Dün Sakıp Sabancı Müzesi'nde Picasso İstanbul'da adlı serginin basın tanıtımı vardı. Haberi Sabah'ın 2'nci sayfasında okuyacağınız için ayrıntıya girmiyorum.
Onun yerine bana ilginç gelen bir olayı tartışmaya açmak isterim...
Öğrencilere yönelik ' Picasso bilgilendirme seanslarının' ilk 6 hafta boyunca dolu olduğunu açıklayan Güler Sabancı'ya şöyle bir soru yöneltildi: " Sergiyi gezen çocuklar daha sonra kendi minik Picasso resimlerini yaparsa bunları da sergiler misiniz? " "İçinizdeki Picasso'yu keşfedin" tadındaki bu soru doğrusu garibime gitti. Nedenini anlatayım: Buradaki zihniyet, Picasso'yu, ağzı burnu birbirine karışmış kadın resimleri yapan, kargacık burgacık çizgilere sahip bir ressam olarak kavrıyor.
Eh, çocuklar da bu resimleri gördükten sonra kendi Picassolarını yaparlar tabii! Neden olmasın? Picasso dünya resim tarihinin akşını değiştiren bir sanatçıymış... Müthiş yaratıcıymış... Yepyeni bakış açıları getirmiş... Döneminin resim anlayışını sorgulamış... Bütün bunlar kimin umurunda? Çocuklar da çiziktirirler birer Picasso olur biter.
Bu zihniyet kendini pek duyarlı, pek sanatsever sanıyor ama büyük Türk ressamı Kenan Evren'den öteye geçemiyor işte.
Biz en iyisi Picasso'ya atfedilen bir anekdotla bitirelim: İspanyol asıllı sanatçının methini duyan Amerikalı zengin kadın ondan bir portresini yapmasını ister.
Picasso da kalemi eline alıp kadının resmini çiziverir. Kaç para? "10 bin dolar" der Picasso. Kadın şaşırır: "Ne? 10 dakikada biten bir iş için 10 bin dolar çok değil mi?" Sanatçı cevap verir: "30 yıl ve 10 dakika..."