Bazı kişilerin, yılın sadece bazı mevsimlerinde özellikle sonbahar ve kış dönemlerinde depresif belirtiler yani mutsuzluk, isteksizlik, hiçbir şeyden keyif alamama gibi yakınmalar yaşadığı, ancak ilkbahar yaz gibi mevsimlerde herhangi bir belirtileri olmadığı bilinmektedir. Bu durum, kişide ne olduğunu tanımlayamadığı bir endişe yaratabilir. Bipolar bozukluk mu? Kişilik özellikleri veya bozuklukları mı yoksa o döneme denk gelen bir yaşam olayı ile ilişkili mi olduğu ayırt edilmesi, ayrıca mevsimsel özellik gösteren depresyon bozukluğu olabileceği akılda olmalıdır.
Öncelikle bilinmesi gereken mevsimsel depresyonun ağır depresyon bozukluğunun bir belirleyicisi olduğudur. Yani kişi bir depresyon hastasıdır ancak seyir özellikleri incelendiğinde mevsimsel özellikli depresyon olduğu anlaşılmaktadır.
Bu belirleyicinin özellikleri ise; son iki yıl içerisinde en az iki depresyon dönemi olması ve bu dönemlerin yılın belirli zamanı sırasında yaşanmasıdır. Örneğin; sonbahar ve kış mevsimlerinde yaşanıp, ilkbahar ve yaz mevsiminde tam bir yatışma hali yaşanmış olması gerekmektedir.
Ancak düzenli olarak, her kış işsiz kalan bir bireyde veya okul günlerinde ortaya çıkan depresyonda biz mevsimsellik ilişkisinden bahsedememekteyiz. Yani bu bozukluk mevsimsel ilişkisi olan ruhsal-toplumsal tetikleyici etkenlerle gelişen bir durum olmamalıdır.
Mevsimsel depresyon dönemlerindeki belirtiler ise, çoğu zaman uyku miktarında artış, normalden daha fazla yemek yeme, kilo alma ve karbonhidratlara aşırı düşkünlük ile kendini gösterir.
Nedenlerine bakıldığında; ışığa karşı retinal duyarlılık gibi biyolojik faktörler ve gün ışığı saatlerinin kısa olduğu kuzey ülkelerinde yaşamak risk faktörü olarak öne çıkmaktadır.
Tedavide, fototerapi denilen ışık tedavisi , bilişsel davranışçı terapi gibi psikoterapi yöntemleri ve ilaç tedavileri ile sağaltım sağlanır. Işık tedavisinde kişi günün erken saatlerinde, en az 20 dakika çok parlak bir ışığa maruz bırakılmaktadır. İlaç tedavilerinde ise antidepresan ilaçlar ve melatonin tedavisi başlanabilir.
Bu tanı ve tedavi şekli elbette ki hekim veya psikoterapi uzmanları işbirliğinde yapılmalıdır. Birçok bilgiye ulaşabildiğimiz bu çağda tanı ve tedavi konusunda kendi kendimizin doktoru olmak ise istemediğimiz sonuçlar doğurabilmektedir.