Aşk kelimesi ucuza kullanıldığında AŞK biter mi? Bitmez.
E o zaman gerçek aşka sarıl sen. Kulak asma bahtsız gevezelere.
Birsen Tezer o şarkıyı ne güzel söylüyor:
"Aşk bu değil yapma güzel, sen insanı güldürürsün." Aşkı, aşka âşık olmayı sevmek bir hastalık değil. Yalnız bir tedbir var onu alacaksın: Önce kendine bakacaksın, bu büyük işi becerebilecek güç var mı sende?
Öyle bir kuvvete sahip olacaksın ki aşkın, coşkunun, sevginin, sevmenin ve sevilmenin sınavından geçeceksin. Onun adına da bu dünyada biz Hû diyoruz. Biz kökten O'na aşığız.
Asıl aşka somut aşklardan geçeriz. O büyük aşka mecazdır sevdiklerimiz. Egzersizi orada yaparız. Mecazi sevdalar da lazım ama bir yere kadar. Fazlası israf, inan bana.
Mamafih her taklit sanat eserinde orijinal bir şey saklıdır. Mecazi aşklarda da öyle. Sen kandırıldığına yanma, sana acı veren aldatmacanın içinde parlayan o pirinç tanesine bak, ona bir mücevher gibi sahip çık.
Bir de şunu söylemeyim: Aşk bitmez ama sen bitersin!
Şimdi seni bir çocuk gibi karşıma alıp aşkın senin anladığın gibi bir şey olmadığını, kapıyı çalan ve başka boyuttan -hadi gaipten diyelim- gelen bir melek, bir meleke olduğunu ve sana bana benzeyen kısalıkta bir ömrü olmadığını, zaman dışı olduğunu ve Yaradan'ın evrensel bir işareti olduğunu anlatsam...
O sözde kısa süren aşkların aşk olmadığını, içgüdüsel hazzı gizleyen numaradan bir kelime olduğunu ya da bağlantıyı yitirmiş, kendini klişelere zincirlemiş filmlerde uydurulduğunu, çünkü bizim muazzam narsistik bir çukurda her şeyi tüketme, bitirme ve kenara atma hakkımız olduğu yanlış fikriyle yaşadığımızı söylesem...
Bize aşk adı altında verilen mucizeyi rezil etme yeteneğiyle, şefkatin yaşıyla aşkın yaşını eşitleyemeyen dümbelekler olduğumuzu nasıl anlatırım sana?
Aşk bitmez ama sen bitersin, evet.
Çünkü beyninin tıpası fırlamamış, başından aşağıya lavlar dökülmemiş, gözlerin yârenlikle şavkımamıştır...
Diye başlasam beni dinler misin ki?
***
Bir de şu var, insan çaresizken yalana dolana âşık olur, serap görür. Tecrübeyle sabit. Onun için dertliyken sevda işinden uzak dur.
Eşine, sevdiğine duyduğun hürmetin kapısını açıyorsun, aşkı yeniden keşfediyorsun!
İlahî aşkın mertebeleri kat kat. İşimiz, aşk içinde aşka yolculuktur.
Sevmek bazen delice serseridir. Kurallar kaideler silinir, insanın kalbinden adına bencilik denen yük kalkar. "Ulan" dersin, "Bana yâr olmayan Allah'ın olsun, mutlu olsun. Bileyim onun güldüğünü bana yeter" dersin. Feragat aşkın imtihanıdır.
Sevmek bazen bir kürdilihicazkar, sevgiye çalışmak derslerin en güzeli.
Aşk emanetini yerler gökler kabul etmedi de gariban insan kabul etti. İnsanın emaneti aşktır. Bilgisinin kaynağı da âlemde devran edip duran da odur. Birbirine uzak olanların aşkı şiddetlidir. Mesafemiz vuslatı büyütür.
Aşk dediğin hayatın çatlaklarından, kırışıklıklarından sızan bir baldır. Ve insana sirayet ederse, ardında balkıyan bir iz bırakır.
İnsan yaş aldıkça aşka yaklaşıyor. Yanlış anlama! 'Anlamına' diyorum.
"İçimizdeki boşluk" lafı Moderncilerin lafıdır, onların problemidir, bizim değil.
Bizim içimizdeki uzayın bir sahibi vardır.
Boşluk filan yoktur...
Modern insan 'yoksul' insandır. Kararsız ve bağımlı. Karşılaştığı, 'aşkım' dediği insanın içindeki boşluğu doldurmasını ister. Olmaz ama! Çünkü herkes aynı zor hayattadır vesselam. Onun için de endişelidir hep. Sınırlara gidip gelir, kaprislerin, vesveselerin, krizlerin koynunda kabuslara sıçrar. Modern insan, bin parçadır. 'Paramparça' göbek adımızdır bizim...
Boşuna konuşuyorum aslında. Biz ahde vefa, kal ü beladan beri gönül zenginliğini seçtik, aşkı seçtik. Kurtuluşumuz ondandır.
Biliyorsun zaten sen...