Diplomasi, istihbarat ve polisiye tarihinde, hatta bu üçünün kurmaca külliyatında bile örneği rastlanmamış Cemal Kaşıkçı cinayetinin -'Bir Suud polisiyesi'ninfinali, özellikle bizim gibi konuyu yakından takip edenler açısından sürpriz değildi.
Suudi Arabistan Başsavcılığı, geçtiğimiz Salı Riyad Mahkemesi'nde 11 sanığın yargılandığı davada verilen hükümleri duyurdu.
Mahkeme, 5 sanık hakkında idam, 3 sanık hakkında toplam 24 yıl hapis cezası verdi, üç sanığı da serbest bıraktı.
Daha önemlisi, Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın (MBS) talimatıyla cinayetin planlamasında başat rol üstlenen Kraliyet Danışmanı Suud el-Kâhtani ve eski İstihbarat Başkan Yardımcısı Ahmed el-Asiri beraat ettirildi. Bütün bunlar şaşırtıcı değildi.
Perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. SABAH'ın, 8 Eylül'de dünya kamuoyuna duyurduğu Riyad'daki gizli yargılamalar esnasında MBS'den başlayarak olayın asıl sorumlularının korunması, sonucun böyle olacağını gösteriyordu.
Riyad'daki duruşmada İstihbarat Başkan Vekili Ahmed el-Asiri "Ben Mansur Ebu Hüseyin'e Cemal'i ikna ederek getirmeleri talimatını verdim. Cemal'in zorla getirilmesi yönünde bir emir vermedim" diyerek 'topu üzerinden atmıştı'.
Suikast timinin bir numarası Tümgeneral Mansur Ebu Hüseyin ise "Asiri beni Kâhtani ile görüştürdü.
Bana 'Kaşıkçı'yı Suudi Arabistan'a getir dedi" diye ifade vermişti.
Müzakere (yani infaz) timinin başı olan Mahir Abdülaziz Mutreb ise, "Riyad'a gelmeyi kabul etmezse Cemal'in öldürülmesine karar verdim. Önce bahçeye gömmeyi düşündüm. Ama ortaya çıkar diye parçalattım" demiş, diyebilmişti.
Sanıklar ifadelerinde Asiri, Kâhtani ve en önemlisi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı korumaya özen gösterdi. Duruşmalarda yaşananlar, asıl amacın Selman'dan başlayarak cinayetin üst aklını perdelemek olduğunun açık göstergeleriydi.
FİNALİ TIYNETLERİNE YARAŞIR!
Cinayetin 3 Ocak 2019'da Riyad'da yapılan ilk duruşmasına Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi beş üyesi; yani Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in büyükelçiliklerinin temsilcileri de katılmıştı.
Diplomatik Vahşet/Cemal Kaşıkçı Cinayetinin Karanlık Sırları adlı kitaptaki bilgilerden ötürü bizimle de görüşen BM Raportörü Agnes Callamard bile duruşmaya alınmamıştı. Callamard, Riyad Mahkemesi'nin nihai kararına tepkisini şu sözlerle dile getirdi:
"İnfaz emrini verenler sadece ceza almadan serbest bırakılmakla kalmadılar, aynı zamanda soruşturma ve yargılanma esnasında kendileri teğet geçildi. Bu, adalete zıt bir durum ve (cinayetin) mağdurlarına karşı kabul edilemez bir saygı eksikliğidir." 21 Ekim 2018'de bu köşede, "Polisiye açıdan bu kadar iz bırakan, istihbarat raconundan yoksun ve diplomatik ahlaka aykırı bir başka cinayet yoktur. Kaşıkçı olayı bu yönüyle hakikaten bir Suud polisiyesi..." diye yazmıştım.
Polisiyede Van Dine'in (Bu, müstear ismi. Gerçek adı Willard Huntington Wright'tır) yazdığı altın kurallardan olmasa bile şu genel kaide vardır: Sonunda katil ya da katiller bulunur ve hak ettikleri cezayı görürler. Bu, okur veya izleyicinin 'manevi tatmini' açısından elzemdir. Suud'un yazıp oynadığı finalde bunu da göremedik. Öykünün finalini kendi tıynetlerine yaraşır bir biçimde yazdılar ve oynadılar.
Müstakbel maktulünü 'Kurbanlık hayvan' olarak nitelendiren (Nitelendirme Mutreb'e ait) bir mantaliteden zaten ne beklenirdi ki!