Geçen hafta Teşkilat dizisi hakkında harika tespitlerde bulunan değerli okurum Emin Güven'in mektubunu ikiye bölmek zorunda kalmıştım. Bu hafta da diğer tespit ve yorumlarına yer veriyorum:
"Yüksel Bey merhabalar, milli ve manevi değerlere önem veren bir izleyici olarak, bizleri bu yönlerden sarmaya, coşturmaya çalışan dizileri izlemeye çalışıyorum. Tahmin edersiniz ki, Uyanış: Büyük Selçuklu, Kuruluş: Osman, Payitaht: Abdülhamid, Akıncı ve Seksenler dizilerinin yakın takipçisiyim. Hepsini gururla, onurla izlemekle beraber bazen karşılaştığımız hatalar saç baş yolduruyor.
Öncelikle dizilerde süre sorunu var. Şöyle açıklayayım. Yurtdışında çoğu diziler 40-45 dakika. Bizde ise 2 saat sürmeyene dizi demiyorlar. Aslına bakarsanız her dizinin öncesinde 45- 50 dakika özet veriyorlar ya; gereksiz sahneler, anlamsız bakışmalar ve saçma diyaloglar atıldığı için yeterli geliyor. Demek ki, aslında 45-50 dakika verebilecekleri bir bölümü sakız gibi uzatıp 2-2,5 saat yapıyorlarmış. (Özet konusunda rekor sanırım Seksenler dizisinde. Geçenlerde 1 saatlik bir bölümün özetini 5 dakikada verebildiler, bravo!) Birazdan yazacaklarım için lütfen bayan okuyucular yanlış anlamasınlar ama yerli dizi senaryolarına göre iki tür bayan var: İyi bayanlar ve kötü bayanlar. Ancak sorun şurada ki, dizilerde kötü bayanlar had safhada zeki ve başarılı ama iyi bayanlar (bayanların affına sığınarak yazıyorum) hep ahmakça şeyler yapıp lider erkeği (Sultan Abdülhamid, Osman Bey, Akıncı, Sencer Bey vb.) zor durumda bırakacak şeyler peşindeler. Bu dizilerin senaryolarına göre hem iyi hem de akıllı kadın yok anlaşılan. Bir de kötü niyetli bayanlar istedikleri gibi koşturup, uzun uzun yaşamalarına rağmen, iyi niyetli bayanların ömrü kısa sürüyor. Umarım 'İyiler uzun yaşamaz' gibi subliminal bir mesaj vermeye çalışmıyorlardır. Böyle bir amaçları olmasa da, senaryolara bakılınca böyle bir anlam çıkıyor. Aslında, bu konuda en çok tepkiyi bayanların göstermesi lazım ama maalesef onlardan şu ana kadar pek tepki gelmedi.
BÜYÜK SAYGISIZLIK
TRT HABER için de bir iki ufak tavsiyem var: Öncelikle 'Son dakika haber' olduğunda ekranda 'Güm' diye bir efekt veriyorlar. Bunu verirken spiker/muhabir konuşuyormuş, biri bir şey anlatıyormuş dinlemeden üzerine çıkıyorlar. Hatta bir seferinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın konuşması üzerinde yaptılar. Kusura bakmayın ama en hafif tabirle 'saygısızlık' olarak görüyorum. TRT gibi saygın bir kurumda böyle şeylerin olmaması gerektiğini düşünüyorum. Acaba TRT'de hâlâ kripto Fetöcüler kalmış mıdır diye kendime sormadım da değil. Bir de, bant haberleri sürekli takip ediyorum. Bir reklam girdiğinde bant haberi kaldırıp yarıda kesiyorlar. Kaldı ki, birçok haber kanalı reklam girdiğinde bant haberi kesmeden genelde reklam harici görüntüyü küçülterek veriyor, reklam bitince büyütüyorlar. Bir devlet kurumu olan TRT'nin haber kanalında böylesine reklam verilmesini, hele bir de haberleri keserek verilmesini hiç anlamıyorum. Saygılarımla."
Akıncı'nın maskesi küçük mü ne?
Okurumuz Ali Erdal'ın Atv'deki Akıncı dizisiyle ilgili bir ricası var:
"Yüksel bey selamlar, Akıncı dizisini çoğu zaman yazılarınızda görüyoruz ve öve öve bitiremiyorsunuz. Tamam, güzel ve hareketli bir dizi, tebrikler yapanlara ama, bir ama'sı var: Televizyoncu Nergis, Akıncı'nın yüzündeki güneş gözlüğü gibi olan küçücük maskesinden onun Fatih Öğretmen olduğunu hâlâ anlayamıyorsa bir gözlükçüye gitmesi lazım sanırım, Çünkü bariz şekilde Fatih olduğu her hattıyla belli oluyor. Akıncı'nın kostümünün yüz kısmını biraz daha gerçek kimliğini gizleyecek şekilde yapabilirlerdi. Teşekkürler..."
Gaf kürsüsü
Halk TV'de Ayşenur Arslan ile İstanbul Barosu Başkanı Avukat Mehmet Durakoğlu arasında geçen diyalog, "Adamına göre hukuk olur mu?" sorusunu akla getirdi: ARSLAN: "Bunak kadın demek" hakaret sayılır mı? DURAKOĞLU: "Yani sanmıyorum. Çünkü bunamak, tıbbi de bir terim." ARSLAN: "Benden söz ediyor da..." DURAKOĞLU: "Ha, yani o zaman olabilir. Olur!"
Zap'tiye
Pandeminin tek olumlu tarafı: İlk kez bir kışı gribe yakalanmadan geçirdim.
Ne demiş?
Köşemizin dostu Ali Aktulga, Ramo'daki repliği not etmiş: "Güven, ruh gibidir. Terkettiği bedene bir daha dönmez."