TRT 1'in yeni dizisinin Kıbrıs hakkında olacağını duyunca mutlu olmuştum. Çünkü Kıbrıs Türklerinin çektiği zulüm ve anavatanın desteğinde ulaştıkları zafer, film ve dizilerde yeterince tanıtılamamıştı. Devlet televizyonunun konuya el atması kamu yayıncılığı açısından olumlu bir gelişmeydi. Ancaaak...
Dizinin ismini ve yayın gününü öğrenince TRT'nin kaş yaparken göz çıkardığını fark ettim. İsim olarak 'Bir Zamanlar Kıbrıs'ı seçmişlerdi. Oysa ekranda Atv'nin ilgiyle izlenen dizisi Bir Zamanlar Çukurova'nın yayını devam ediyordu. Üstelik ikisi de dönem dizisiydi. Bu rastlantı (!) yetmiyormuş gibi TRT, diziyi perşembe günü Bir Zamanlar Çukurova'nın karşısına koydu. O zaman anladım ki, maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.
Koskoca TRT kurumunun, kendi dizisine isim koyarken, Atv'nin marka dizilerinden birinin şanından, şöhretinden, reytinginden yararlanmayı düşünmesi tek kelime ile 'ayıp'tır. Yok eğer koca TRT'de bir dönem dizisine orijinal isim bulabilecek kimse kalmadıysa, o daha vahim bir durum...
Diyeceksiniz ki, 'Bir Zamanlar Amerika' filmi ne olacak? Adı üzerinde, o bir film. Üstelik yıllar önce vizyona girmiş. Aynı gün, aynı isimle, aynı ülkenin ekranında yayınlanan ikinci dizinin mazereti ya da içtihadı olabilir mi?
Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar
Atv'deki Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinin tutkunları, önceki akşam büyük bir şok yaşadılar. Hızır Reis'in oğlu Hızır Ali'nin annesi Ceylan, sinsi bir tuzağın kurbanı olup, hayatını kaybetti. Hasımları, Hızır'a acı çektirmek için Ceylan'ı onun evinin önüne götürüp, gözünün önünde vurdular.
Eşkıya'nın çok önemli bir misyonu var. Mafya alemine, çeteciliğe karışanların akıbetinin 'kaçınılmaz ölüm' olduğunu, kılıçla yaşayanın kılıçla öldüğünü, su testisinin su yolunda kırıldığını adeta izleyenlerin beyin hücrelerine nakşediyor. Dizinin karakterleri arasında eşini, kızını, oğlunu, kardeşini, sevdiğini bu uğurda kaybetmeyen kimse kalmadı. Herkes bu yolda yürürken arkasında kanlı ayak izleri bıraktı.
Hızır aslında eski bir istihbaratçı olan Ceylan'ı esirgemek, onu da eski eşi ve kızı gibi kaybetmemek için evde koruma altına almak istemişti. Hızır, dışarıda kötülerle uğraşırken, evdekilerin Ceylan sayesinde güvende olduğunu bilmek istiyordu. Ama Ceylan onu dinlemedi. Kurulan tuzağa balıklama daldı. Ve... Gerisi malum... Son sahnede görüntülere acıklı bir türkü eşlik ederken, benim kafamda başka bir türkü dolanıp duruyordu: "Gezme Ceylan bu dağlarda seni avlarlar..."
Bu arada nefis oyunculuğuyla EDHO'ya harika tatlar katan Sanem Çelik'e de seyirciler adına binlerce teşekkür...
Sapık aramızda
Haber bültenlerindeki ibretlik görüntü bu kez Antalya'dan geldi. Sapığın teki, Konyaaltı'nda yolda yürüyen üç genç kıza sarkıntılık etti. Bunu gören bir esnaf onları kafeteryasına alarak korumak istedi. Ancak tacizci, mekana girip tacizlerine, küfürlerine devam etmeye başlayınca, esnaf tarafından etkisiz hale getirilerek polise teslim edildi.
Polis onu ters kelepçeyle araca bindirmeye çalışırken, işi bu kez arsızlık seviyelerine taşıdı. Dedi ki, "Söylediklerimin arkasındayım. Evet yaptım ne olacak? Benim aklım yaptıklarımda değil, yapamadıklarımda..."
Fütursuzluğa bakar mısınız? Gerçek emelinin ne olduğunu haykırmaktan geri durmayan bu sapık aynı zamanda kendisini gözaltına almaya çalışan polislere de küfür, hakaret ve tehditler savurdu: "Van milletvekilini arayın. Bu ikisini sürdüreceğim..."
Peki sapığın akıbeti ne mi oldu? Karakoldaki ifadesinden sonra serbest bırakıldı. Muhtemelen bu yazı ve sosyal medyadaki tepkiler üzerine yeniden tutuklanacaktır.
Gaf kürsüsü
Ankara'da müdürlük için sınava giren öğretmen, çamaşırına sakladığı cep telefonu yardımıyla kopya çekerken yakalandı. İstanbul'da ise komşusuna karakolda saldıran kadın öğretmen, hasmının yüzüne kalem sapladı. Artık tuz koktu, tuz!..
Zap'tiye
Hani Mart kazmakürek yaktırırdı. Fenerbahçe forvetindekiler olduğu yerde duruyor.
Ne demiş?
"Merhamet sarkaç gibidir. Önce karşıya gider sonra sana döner, tekrar karşıya gider, yeniden sana gelir. O sarkaç durursa, dünya da durur." (Gönül Dağı'nın bilgesi Abdullah Amca'nın sözü)