Siz bakmayın başta Yunan politikacılar olmak üzere Batı'daki bağnaz, şovenist ve emperyalistlerin kopardığı yaygaraya... Ayasofya'da Kur'an okumak anamızın ak sütü gibi bize helaldir. Bundan 567 yıl önce ecdadımız bu uğurda kanını dökmüştür. Dünyada hiçbir millete, hiçbir komutana nasip olmayan bu zafer, Fatih Sultan Mehmet ve biz torunlarına nasip olmuştur.
Ayasofya'da onların ruhuna gönderilecek bir dua, okunacak bir ayeti kimse bize çok görmemeli. Çünkü biz, Allah'a çok şükür ki, fethettiğimiz her yerde insanların dinine, diline, kültürüne en saygılı milletiz. Osmanlı, adım attığı her toprağa adalet ve hoşgörü getirmiştir. Kimsenin kilisesine, sinagoguna, havrasına dokunmamış, gayrimüslimlerin ibadetlerine huzur ve güvenle devam etmelerini sağlamıştır. Peki bugün yaygara koparanlar ne yapmıştır? Osmanlı hakimiyeti biter bitmez camileri, mescitleri yerle bir etmiş, Balkanlar'da Müslümanlara türlü eziyet etmiş, onları toplama kamplarında asimilasyona tabi tutmuş, daha da ileri gidip toplu mezarlara gömmüşlerdir. Bu nedenle bırakın kışkırtmayı; dinler, milletler, kültürler arasında yeni köprüler oluşturmaya aday böyle bir etkinliği düşünüp, uygulayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ekibini, bu şahane tabloyu özleyen bir vatandaş olarak, gösterdikleri cesaret ve kararlılık için yürekten kutluyorum. Balat'taki Rum Patrikhanesi'nin önünde nasıl her yılbaşında denizden haç çıkarma töreni yapılıyorsa, İstanbul'un her fetih yıldönümünde Ayasofya'da Fetih Suresi'nin okutulmasının da bir geleneğe dönüşmesini ve hoşgörüyle karşılanmasını arzu ediyorum.
Cami de, kilise de Allah'ın evi... Cuma günü Hıncal Ağabey'in köşesindeki harika fotoğrafa uzun uzun baktım. Almanya'da cemaat camiye sığmayınca, bitişikteki kilisenin papazı onları namaz kılmaları için kiliseye davet etmiş. "Burası da Allah'ın evi, buyurun ibadetinizi burada yapın" demiş. Kilisede besmele, camide istavroz... İkisi de adresine ulaşır, siz hiç merak etmeyin. Yeter ki insanların inançları üzerinden siyaset yapıp, halkları birbirine karşı kışkırtmayın...

Ne peçeteymiş?
Haber, cumartesi günü bizim Günaydın'ın manşetindeydi. Oyuncu Merve Boluğur, ünlü model Adriana Lima ile fotoğraf çektirirken aralarındaki 14 santimlik boy farkını ayakkabısının içine koyduğu peçete ile kapatmış...
Millet, boy uzatmak için 3 yılda 12 kez bıçak altına yatıp, bacak kemiklerine ek yaptırıyor. Hatta Ortaçağ'da cadılara uygulanan işkencelerdeki gibi kendilerini ayak ve ellerinden dev merdanelere bağlayıp, boyunu uzatmaya kalkan gafilleri bile gördük bu ülkede. Aldıran olur mu bilmem ama ben, Merve kızımızın 'peçete ile 14 santim boy uzatma' buluşunu (!) bu yılki Nobel Ödülü'ne aday gösteriyorum.

Işıl Yücesoy'dan Kenan Bal şiiri
Usta sanatçı Işıl Yücesoy'un YouTube kanalı büyük ilgi görüyor. Ünlü oyuncu, sosyal medya platformunda bir sürpriz yaparak, oyuncu Kenan Bal'ın yazdığı 'Sevgi' isimli şiiri seslendirdiği bir video paylaştı. Yücesoy; haberi takipçilerine "YouTube kanalımda yeni bir portal açıyorum. Dostlarımın şiirlerini yorumlamak gibi yeni bir uğraşım var artık. İlk olarak kıymetli sanatçı dostum Kenan Bal'ın bir şiiriyle başladım. Bundan sonra her pazar günü bir dostumun şiiriyle sizlerle olacağım" sözleriyle iletti.
Şairliğe terfi etmeye çalışan bir 'kalp arzuhalcisi' olarak iki mısra şiir yazan, bir dörtlük şiir okuyan herkese büyük saygım ve minnetim var. Teşekkürler Işıl Yücesoy, yüreğine sağlık Kenan Bal...

Gaf kürsüsü
ABD Başkanı Donald Trump, ülkesindeki siyahi isyanda tansiyonu düşüreceği yerde Twitter'dan "Yağma olursa, silahlar ateşlenir" tehdidini savurdu.

Zap'tiye
Siyahi şüpheliyi diziyle boğazına bastırarak boğan polis, otizmli oğlunu kanala itip öldüren anne, doğum yapmak üzere olan anneyi koltukları kirlenir diye aracına almayan taksici... Koronadan önce 'vicdan aşısı' bulunmalı...

Ne demiş?
"Bence ev kadınları ütüden kurtulmak için kurutma makinesi almalılar. Çünkü kurutma makinesinden çıkan çamaşırları ütülemeye gerek kalmıyor." (Billur Kalkavan'dan 2. Sayfa programında ilginç tavsiye)