Hani doktorlar diyor ya, "Koronavirüs ile mücadele etmenin en önemli silahlarından biri de yüksek moral ile hem vücudu, hem de ruhu güçlendirmektir" diye, ben de aradığım manevi antikoru bir belgeselde buldum.
Selçuk Bayraktar'ı artık tanımayan yok. Aile şirketi Baykar ile savunma sanayiinde harikalar yaratıyor. Sınır ötesi harekatlarımızda bu şirketin ürettiği tamamı yerli yapım İHA'lar, SİHA'lar, sürü drone'lar ve sinyal bozucu sistemler ile düşmanı hallaç pamuğu gibi atmıştık. Türkiye'nin elektronik harp konusundaki beklenmedik ilerleyişi ve gücü tüm dünyaya parmak ısırtmıştı. Selçuk Bayraktar ve ekibi son olarak dünyada sadece iki ülkenin teknolojisinin elverdiği insansız savaş uçağı Akıncı'nın prototip üretimini de 175 gün gibi inanılmaz bir sürede gerçekleştirmişlerdi.
Bu şahane uçağın proje ve üretim sürecini anlatan Akıncı belgeselinin önce TRT Belgesel ve NTV'de yayınlanacağı duyurulmuştu. Ama her nedense bu yayın gerçekleşmedi. Ama Bayraktar ailesinin Baykar Teknoloji YouTube kanalında bu şahane belgeselin tamamını izleme olanağı buldum. İzleyince öyle bir morallendim, gelecek adına öyle bir umutla doldum, bu milletin bir ferdi olduğuna öyle şükrettim ki, eminim vücudum sadece korona değil cümle virüs ve mikroba karşı antikor salgılamıştır.
Projedeki mühendislerimiz 20'li, 30'lu yaşlarını sürdüren gençlerimizdi. Müthiş eğitim ve bilgilerini günde sadece 2 saat uyuyarak bu projeye adamışlardı. Aydınlık yüzlerindeki o kararlılık, o başarma hırsı beni öyle derinden etkiledi ki... Adeta fethedilmesi imkansız görülen bir tepeyi hayatları pahasına almak için göğüslerini kurşunlara siper eden bir manga kahraman asker gibiydiler. Kolay mı? Kanat açıklığı 20 metre olan, 5 buçuk ton ağırlığında, tamamen yapay zeka ile çalışan, yerdeki kumanda merkezinden yönetilen, havadan havaya ve havadan karaya füze sistemleri ile donatılmış, 1 buçuk ton mühimmat taşıyabilen, her türlü hava şartlarında uçabilen, bir F16'nın icra edebileceği tüm görevleri üstlenebilecek insansız hava aracı... Bunu şimdilik sadece ABD ve Rusya üretebiliyor. Belli ki bu gençlere destek sürdüğü takdirde en geç 10 yıl içinde Türkiye bu alanda dünya birincisi olacak.
İşte benim gençlerim böyle olmalı... Ata'sının "İstikbal göklerdedir" diye işaret ettiği yolda kararlılıkla yürüyüp, imkan verildiği, destek olunduğu takdirde neleri başarabileceğini tüm dünyaya göstermeli...
Şimdi tek dileğim, harika belgesel Akıncı'nın sırayla tüm kanallarda yayınlanması. Zira virüse karşı bundan daha etkili bir manevi aşı olamaz...
Halkbank reklamı müthiş, ama...
Bir Zamanlar Çukurova dizisinin Fekeli'si Kerem Alışık yeni Halkbank reklamına çok yakıştı. Çünkü sıcaklığı, sempatik tavırları ve mütevazılığı ile tıpkı bankanın yerleştirmeye çalıştığı yeni imajı 'halka yakın durmanın' ete kemiğe bürünmüş hali gibi duruyor.
Reklamda Kerem Alışık'ı, Halkbank'ta yeni çalışmaya başlayacak genç bir bankacıyı elinden tutup, tüm Türkiye'yi dolaştırarak, ona 'Halk'ın ne olduğunu anlatırken izliyoruz. Reklam harika ama bir ayrıntı beni rahatsız etti doğrusu. Kerem'in kullandığı otomobil ABD yapımı Chrysler Voyager... Hani madem halktan, yerli üretimden, öz kaynaklardan söz ediliyor, hiç olmazsa Türkiye'de üretilen bir model tercih edilseydi. Bir de Halkbank'ın cefakar eski genel müdür yardımcısı Hakan Atilla'nın aylarca ABD'de haksızca esir alındığını, türlü sorgu ve işkenceye tabi tutulduğunu düşününce...
Gaf kürsüsü
İlginç diyalog haber bültenlerindeydi: POLİS: Maskenizi takmamışsınız, ceza yazmak zorundayım. SÜRÜCÜ: Takıyordum ama sigara içmek için çıkarttım. POLİS: Ama araç içinde sigara içmek de yasak.
Zap'tiye
Diriliş: Ertuğrul dizisinin eski bölümleri hafta içi her akşam hem 360'ta hem Beyaz TV'de yayınlanıyor. Ne Diriliş'miş? Ölüsü bile kapışılıyor...
Ne demiş?
Çarkıfelek'ten bir diyalog: SUNUCU ONUR BÜYÜKTOPÇU: İnsanın seni içine sokası geliyor. HOSTES EMEL ÖZKIZILTAŞ: Sizi de öyle. BÜYÜKTOPÇU: Beni şu anda kimse içine sokamaz. Çünkü karantinada çok kilo aldım.