Beyaz Show'un 20'inci sezonu başladı. Dile kolay, tam 20 yıl... Hem de en iddialı dizinin iki bölümde yayından kaldırıldığı bu denli kaygan bir coğrafyada...
Beyaz'ın sihrini çözeli çok oluyor. Duymayan varsa, bir kez daha söyleyeyim:
Siz bakmayın "Değişmeyen tek şey, değişimin ta kendisi" diyenlere. Bugün en büyük erdem, "eskisi gibi" kalabilmek. Her şeyin merdiven altında sahtesinin üretildiği böylesine riyakar bir dönemde, Beyaz'ın 20 yıldır "aslı gibi" kalması, başarısının en büyük sırrıdır.
Beyaz Show stüdyosunda yeni sezon "kaotik" başladı. "Hava kötü, nasıl olsa gelen az olur" diyerek kapasitenin üzerinde izleyici çağırmışlar. Hepsi gelmemiş mi? Stüdyo, iş çıkışındaki metrobüse dönmüştü. Yüzbinlerce lira harcanarak yapılan yeni performans sahnesine, hatta konukların oturduğu kanepenin arkasına bile izleyici almak zorunda kaldılar. (Kanepenin arkasından kendilerini gösterebilmek ve konuklardan rol çalmak için boyunları en az 5'en santim uzadı fukaraların) Stüdyo öyle kalabalıktı ki, Beyaz tam üç kez anons etmesine rağmen, konuğu genç oyuncu Burcu'nun annesini izleyicilerin arasında bulamadı.
Kadıncağız karambolde kaybolup gitti zağar. Bakarsınız gelecek hafta bir yerlerden çıkar.
Program sırasında stüdyoda tam 1150 izleyici olduğu açıklandı.
Beşiktaş'ın, Fatih Terim Stadı'ndaki son maçını 4 bin kişiye oynadığını hatırlatmak isterim!..
Konuk İrem Derici'nin makyajsız halini görenlerin yaşadığı travmayı (!) anlatan bölüm, tek kelime ile "olay"dı. (Hele kocasının yorumundan sonra İrem'in program dönüşü eve giriş yaptığı anın. haftaya yeni bir bant olması kuvvetle muhtemel) Tevazu ve Özgüven Kraliçesi İrem'in, babası Hulusi Derici ile düet yapması fikrine ise bayıldım. Yine her şey tam dozunda, tam yerli yerindeydi.
20 yıldır olduğu gibi Beyaz'ı izlemek de, yazmak da çok eğlenceli. Bu arada sevgili Beyaz'la ilgili en büyük şikayetimi de dile getireyim: Bir daha sezona böyle geç gireyim deme.
Gaf Kürsüsü'ne ne bulacağız diye göbeğimiz çatlıyordu be kardeşim!..