Britanyalı askeri tarihçi Philip Jowett'in, Kurtuluş Savaşı'nda Ordular başlıklı çalışmasını kitap ilavesine yazmak üzere okurken, Kara Fatma'ya rast geldim. Kurtuluş Savaşı'na destek veren milis güçlerini anlatırken birkaç cümleyle ondan da bahsetmişti.
Daha sonra arkadaşlarla konuştuk. Çoğu Kara Fatma'yı çıkaramadığını söyledi. Hatırlayan da dizi filmden hatırlıyordu. Bir zamanlar okulda bahsedilmişti elbette ama unutmuştu işte.
Önce Kara Fatma'dan söz edelim, sonra asıl konuya geliriz...1888'de Erzurum'da doğan Fatma Seher, subay Ahmet Bey ile evlenir. Birinci Dünya Savaşı patladığında, eşiyle birlikte savaşa katılır. Sülalesinden yanına aldığı sekiz-on kadınla birlikte Kafkas Cephesi'nde vuruşur. O arada eşi Binbaşı Ahmet Bey, Sarıkamış'ta şehit olur.
Milli Mücadele başladığında orduda görev alır. Yönettiği 300 kişiyle İnönü savaşlarında, Sakarya'da, Dumlupınar'da savaşır. Büyük Taarruz sırasında esir düşer ama kaçmayı başararak, savaşmaya devam eder. (Daha neler neler.) Bu arada iki oğlu da şehit olmuştur. 23 Nisan 1923 nüshasında New York Times ondan söz eder: Çoğu kadınlardan oluşan müfrezesiyle, biri subay, 25 Yunan askerini esir almıştır. Savaş bittiğinde üsteğmen rütbesiyle emekli olur. 1934'te Erden soyadını alır. Son yılları acıklıdır. Fatma Seher Erden 1955'te vefat eder.
Vatanım Sensin dizisinde Demet Evgar, Kara Fatma'yı canlandırdı. Ancak başrol değildi... Sevda Ferdağ 1966'daki filmde onun canlandırmıştı ama o günleri yaşayanların dahi filmi hatırladığından kuşkuluyum. Bugün dizi yapımcıları ve senaristler tarihi konu arayıp duruyorlar. Geçen günlerde Kurtuluş Savaşı hakkında okuyunca, bir kez daha fark ettim ki o dönemden dizi ve film konusu fışkırıyor.
Üstelik dönem çift taraflı da ele alınabilir. Çünkü olay ak-kara değil. Çok sayıda gri bölge var. Mesela hatıra defterleri apaçık gösteriyor: Türk-Müslüman köylerini yaktıkları, erkekleri öldürüp, kadınlara tecavüz ettikleri için birçok genç Yunan askeri vicdan azabı çekiyor.
Şöyle bir sahneyi gözünüzün önüne getirin: Savaş esnasında Kara Fatma ölmek üzere olan gencecik bir Yunan askerine yardım eder... Asker daha sonra ülkesine döner... Yıllar geçer. Adam 1950'lerde çocuklarıyla birlikte Kara Fatma'yı aramaya gelir...
Ve onu Darülaceze'de (evet, düşkünler evinde) yoksul ve unutulmuş bir halde bulur... Çocukları Fatma Seher'e dudak bükünce kızar, "O olmasaydı siz şimdi yoktunuz."
Amerikalılar, entipüften olaylardan, büyük kahramanlık filmleri çıkarıyor... Bizimkiler ellerinin altındaki zenginliği ya kullanmıyor ya da hamaset uğruna çarçur ediyor.
***
SALI PAZARI NE ZAMAN KURULUR?
Hem eğlenceli, hem üzücü, hem utanç verici ama aynı zamanda da düşündürücü bir olay var mı? Olmaz olur mu? Hele Türkiye'de sürüsüne bereket... İşte son örnek: ATV'de yayınlanan Kim Milyoner Olmak İster yarışmasında Çin Seddi'nin hangi ülkede olduğunu bilemeyen 26 yaşındaki Su Ayhan olayı...
Kimi olaya gülmekle yetindi... Kimi sabaha kadar alay etti... Kimi heyecanlandığı ve "Bu basit olamaz, soruda bir bit yeniği olsa gerek" diye düşündüğü için Su Hanımı mazur gördü... Kimi, ona gülenlere kızdı, "Siz sanki benzeri soruları biliyor musunuz bakalım" dedi... Kimi olayı devlete bağladı: "Bu eğitim sistemiyle ancak bu kadar olur."
2013'te kaybettiğimiz Türk basınında iz bırakmış gazetecilerden Savaş Ay, mankenlere "Cumhuriyet ne zaman kurulmuştur" diye sorar "1929" veya "1933" gibi cevaplar alırdı.
Savaş Ay'ın programlarını izlediğimden beri, Türkiye'nin sadece siyasi, dini, etnik açıdan değil, bilgi açısından da mahallelere bölünmüş olduğunu düşünüyorum. Birinin önemsediği bilgi, malumat, enformasyon diğerinin umurunda değil.
Soruları A mahallesi hazırlıyor... B veya C mahallesi de cevaplamaya çalışıyor... Sonuçta Çin Seddi'ni, Demir Perde'yi, Berlin Duvarı'nı bilemeyenler yuhalanıyor.
Tamam da... Peki neleri biliyorlar? Sürekli birileriyle konuşan, cep telefonu ellerinden düşmeyen bu insanları bir şeyleri bilmesi gerek.
Acaba soruları C mahallesi hazırlasa, A mahallesi cevaplayabilecek mi? "Salı pazarı ne zaman kuruluyor?", "Bu hafta XYZ marka cep telefonu hangi ucuzcu markette satışa sunuldu", "ABD'den 33 bin liralık çizme alan sanatçı kimdi" gibi sorular karşısında, kaç joker kullanacaklar?
***
GAGAYA BAK GAGAYA
Bir süre önce İran'dan Türkiye'ye kaçak olarak sokulmaya çalışılan bir Tukan kuşu yakalanmış. Tukan (Toucan) şu sıralar Kayseri Hayvanat Bahçesi'nde ikamet ediyormuş ve kendisine bir eş aranıyormuş
Muazzam gagalarıyla ünlü olan erkek Tukanların, Türkiye piyasasında 25 bin lira sayan alıcılar varmış. (Vücuduna oranla dünyada gagası en büyük kuş.)
"Bir kuşa o kadar para verilir mi" demeyin. Egzotik bir kuş bu... Öyle ha deyince bulamazsınız. Kaçakçılar Güney Amerika'dan ve Karayiplerden yürütüyor. 20 yıl ömrü var. Erkeğin yanına bir de dişi bulursanız, yavruları satıp köşeyi dönersiniz.
Soracaksınız: "Gövdesinden büyük bir gagayı nasıl taşıyabiliyor?" Efendim gaga büyük ama hiç ağır değil. Kuş kadar hafif! Bu gaga sayesinde cangıl sıcağına dayanabiliyormuş hayvan. Onunla kendini savunamazmış ama bu haşmetli gagayı gören çoğu hayvan korkup kaçarmış.