Salgınla birlikte ne çok duyar olduk "temassız" kelimesini. Hadi her birinin başına ekleyelim bu kelimeyi; Toplum, alışveriş, ödeme, ticaret, termometre, yaya butonu, kredi kartı, yemek kartı, hava dezenfekte cihazı… Sahi neydi temas? "Buluşup görüşme, ilişki kurma, münasebet, bahsetme, söz etme, gidip gelme, ulaşım, dokunma, bağlantı, dokunuş." Yani hayatın ta kendisi! Şu günlerde hayata dokunmadan yaşamayı öğreniyoruz galiba. Aile ziyaretleri yapılmıyor, dışarıda yemek yenmiyor, okula, sinema, tiyatro, konserlere gidilmiyor. Alışveriş azalırken, harcamalar asgariye indiriliyor. Sosyal ve kültürel hayattaki kısıtlamalar, herkesin başının çaresine baktığı yeni bir dünya! Anlaşılan o ki! Temassız toplum psikolojisinden çıkmak salgını önleme tedbirlerinin etkisinden daha uzun sürecek.
Sosyal ve kültürel hayattaki kısıtlamalar ekonomiyi yavaşlatıyor haliyle. Bunu görmek için başkentin en işlek caddelerinde bir tur atmanız yeterli. Esnafın, işletmelerin geliri düşmüş vaziyette. Virüsün etkisi ve yayılma hızı kırılırken, inanıyorum ki Türkiye bu süreçten en hızlı çıkan ülkelerin başında gelecek. Ekonomide de normalleşme süreci de alınan tedbirlerle güçlü şekilde başlayacak. Mayıs itibariyle fabrika çarkları dönmeye başlayacak. Şu zor günler sokaktaki vatandaşa, esnafa, iş dünyasına, çocuklara, öğrencilere ne çok şey öğretti. Gördük ki, bu yüzyılda dijital dönüşümün öncüleri kazançlı çıkacak. Evden çalışma, uzaktan eğitim modelleri yaygınlaşacak Sosyal temas kısıtlamaları artık yaşamımızın parçası olacak.
Haber önerilerini konuşurken bir arkadaşım Gabriel Garcia Marquez'in "Kolera Günlerinde Aşk" kitabını anımsattı. Gülme tuttu, "Çin'de boşanmalar bu kadar artmışken mi? Yüzyıllık Yalnızlık daha mantıklı olmaz mı" dedim. Söz aşktan açılmışken karantina günleriyle ortaya çıkan stres evlilikleri, ilişkileri de etkilemiş vaziyette. Sosyal mesafeyi sağlarken ev dışındaki eş, dostla da bağlantıyı koparmamak lazım. Sonuçta bizler sosyal varlıklarız, fiziksel olarak izole olsak da duygusal tecritten korunmak zorundayız. Aynı evde yalnız zaman yaratmayı da öğrenmek gerek. Kendimize ait spor, kitap okuma, film izleme, resim yapma, elişi gibi özel zamanlar yaratmalıyız. Karşımızdakinin yalnız kalma alanına da saygı gösterirken, birlikte de güzel vakitler yaratılabilir. Öznur Gizem Yüksel'in şiiriyle güzel bir hafta diliyorum;
"Değmez diyorlar...
Haklılar;
Değmiyor.
Ne elin saçlarıma,
Ne gözlerinin yeşili baharıma
Ne de yüreğin sevdama...
Temassız bir aşk bu!
Belki de bundan vazgeçilmesi zor bir tutku..."