Salgın kaosu tüm dünyada devam ediyor. Birçok ülkede tansiyon yüksek, kısıtlamalar protesto ediliyor. Amerika ve Avrupa sokakları karışmış vaziyette. Bugün olduğu gibi salgın sonrası da hayatımızın eskisi gibi olmayacak. Bireysel ve toplumsal alışkanlıklarımız şimdiden değişmeye başladı. Eğitim, ekonomi, kültür, sanat, uluslararası ilişkiler her alanda yep yeni bir döneme tanıklık ediyoruz. Sosyal hayatımızda da zorunlu bir değişim yaşanıyor. Bu sürecin belki de en iyi tarafı ailenin, sosyal dayanışmanın önemini bizlere bir kez daha anımsatması oldu. İnanıyorum ki, Türkiye gibi vatandaşını koruyan, bu bağları güçlü olan ülkeler bu süreci en az hasarla atlatacak. Diğerlerinde ise ağır yaralar kalacak.
Hükümet, koronavirüs salgınıyla mücadelede etkin, güçlü bir mücadele yürütüyor. Bize düşen de bu sürece destek vermek. Ankaralılar, bu hafta sonu sokağa çıkma yasağına kayıtsız şartsız uydu, evden çıkmadı. Şehrin kalbi Atatürk Bulvarı, İzmir Caddesi, Kızılay, Sakarya, Cinnah Caddesi başta olmak üzere her yer bomboştu. Başkent de olduğu gibi bütün kentlerde bu disiplini sağlamayı başarırsak kâbus erken bitecek.
Bu zorlu dönemde hepimizin biraz umuda, morale, güzele, gün ışığına ihtiyacı var. Dışarda bahar, leylaklar açmışken evde kalmak kolay değil biliyorum. Pencerenin kenarına birkaç mor menekşe, lale soğanı dikmeye ne dersiniz? Ziya Osman Saba'nın, "Hatırlatacak bize şen çocukluğumuzu/ Erguvanlı bir bahçe, mor salkımlı bir duvar" şiirini ne çok severim. Çocukluğumda, köyümüzdeki kadınlar yağ kutularına küpeli, sardunya, karanfil, begonya onlarca çiçek diker evlerini güzelleştirirdi. Hadi iki saksı, iki fideye bakar. Vazodaki bir demet papatya, birkaç gül dalı. Narin, nahif ve zarif… Şu sıralar en çok buna ihtiyacımız var. Söz çiçekten açılmışken, Ankara Çiçekçiler Esnaf Odası Başkanı Emin Çimen ile üyelerini tebrik ediyorum. Hepimizin ayakta alkışladığı, Sağlık Bakanlığı çalışanları ile Ankara Şehir Hastanesi personeline şu dönemde verdikleri moral için. "Takdire şayan özverili ve fedakar çalışmalarını" kutlayarak gönderdikleri çiçekler azıcık da olsa yorgunluklarını aldı. Unutmayalım ki çiçekler de konuşur, onların açtığı her yerde umut vardır.