Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Bu aşk nikâha kadar gider mi?

3 gündür son derece önemli bir ilişkiye tanıklık ediyorum.
Ama sanmayınız ki bu ilişki filanca ünlü mankenle, filanca işadamının aşkı!
Bu ilişki AB'nin en genç üyelerinden Macaristan'la, birliğe kabul edilsin diye elinden geleni yapmaya çalışan aday Türkiye'nin aşkı!
Evvelden beri duyardım, Osmanlı'nın işgaline rağmen Macarların tam bir Türkiye hayranı olduğunu.
Ama neye yalan söyleyeyim inanmazdım.
Çünkü onca zaman güçlü bir imparatorluğun işgalini yaşamış bir toplumun o imparatorluğun devamı olan bir devlete küçük de olsa mutlak bir husumeti olacağına inanırdım.
Meğer yanılmışım...
Çünkü Macarlar gerçekten bizi seviyor.
Üstelik de hem devlet nezdinde, hem de halk nezdinde.
Nereden mi anladım ben bu sevgiyi?
Şuradan...
Mesela bir başka Avrupa ülkesinde Türkiye'den olduğunuz anlaşıldığında, hele hele de Türk olduğunuz fark edildiğinde genellikle nötr hatta bazı zamanlar soğuk tavırlarla karşı karşıya kalırsınız. Örneğin Paris'te adres sormak için durdurduğunuz Fransız sizin Türk olduğunuzu anladığında ya üstünkörü bir cevap verir ya da "Bilmiyorum!" deyip kafasını çevirir.
Ama Budapeşte'de bu durum tam tersi.
Devlet Bakanı Egemen Bağış ve yanındaki heyetin temaslarını takip ederken fark ettim bunu. Kafileyi taşıyan araçlara asılı ay yıldızlı bayrağı gören hemen hemen her Macar vatandaşın yüzü anında gülüyor. Ve en sıcak halini takınıp, size, "Hoş geldiniz" diyebiliyor.
Cumhurbaşkanı Pal Schmitt ile görüşmesine dair Bağış'ın aktardığı anekdotlar da çok ilginçti.
Renkli bir kişiliğe sahip olduğu söylenen, eskrimde dünya şampiyonluğu unvanına sahip Schmitt göreve geldikten sonra ilk kez bir yabancı bakanı ağırlamış makamında mesela.
"Bir bakanla görüşmek tarzım değil. Ama Dışişleri Bakanımız sizin şahsınızla ilgili çok güzel şeyler söyledi. Sizinle muhakkak görüşmem konusunda telkinlerde bulundu. Bir de doğrusunu söylemek gerekirse işgali boyunca bize eziyet etmeyen, dilimizi, dinimizi ve kültürümüzü değiştirmemiz konusunda bize baskı yapmayan Osmanlı'yı kimlerin devam ettirdiğini merak ettim ve tanımak istedim" demiş.
Görüşmeden sonra verdiği kahve molasında bir araya geldiğimiz Bağış'ın ve aralarında AB Genel Sekreteri Volkan Bozkır'ın da bulunduğu heyetin heyecanı bundan dolayı olsa gerek doruktaydı.
"Allah nazardan saklasın" ama pek keyiflilerdi.
Önümüzdeki yılın başında AB dönem başkanlığını alacak Macaristan'ın 2011'in ilk 6 ayının Türkiye lehine işleteceği yönünde ortak bir kanaatleri vardı.
Sadece mesaisini değil, bütün yaşamını Türkiye'yi AB'ye üye yapmak için ayıran Bağış, Cumhurbaşkanı Schmitt'in "Türkiye için elimizden geleni yapacağız!" sözünün umut verici olduğunu tekrarladı sık sık.
Umarım bir hayal kırıklığı yaşanmaz bu sürecin sonucunda.
Tabii Macaristan 6 ay boyunca yapacağı başkanlık ile diğer üyeleri ne kadar etkileyebilir bilemiyorum ama Budapeşte'den alınan sözlerin pratiğe dökülmesi halinde gerçekten önümüzdeki yılın ilk yarısında çok şeyin farklılaşabileceğine inanıyorum ben de.
Hatta diyorum ki; "İki ülke arasında yıllardır süren bu aşkın arasına bir kara kedi falan girmezse belki de beklenen nikâh töreni için ciddi manada hazırlıklar başlayabilir. Bir bakarsınız davetiyelere yazılacak tarih bile kesinleşebilir."
"Olmaz, olmaz"
falan demeyin.
Çünkü stratejik olarak Türkiye'yi illa ki yanında görmek isteyen bu AB'nin ne yapacağı belli olmaz!
Bu arada yerim dar olduğu için Tuna Nehri'nin boydan boya ikiye ayırdığı muhteşem şehirler Buda ve Peşte'ye dair izlenimlerimi bugün aktaramıyorum. Hepsini pazara saklıyorum. Ama şu kadar söyleyeyim:
"Ben bayıldım bu şehre!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA