Aslında sevmiyorum.
Daha önce yazdığım bir meseleyi yeniden gündeme getirmeyi istemiyorum.
Ama bazı zamanlar buna mecbur kalıyorum.
Çünkü siz öyle istiyorsunuz.
"Bir defada yazıp bırakma!" deyip mail bombardımanına tutuyorsunuz beni.
İşte geçen çarşamba, "Paşanın karısına hizmet vatan görevi midir?" başlığı ile kaleme aldığım yazıdan sonra da öyle oldu.
Yani kâh gazetedeki, kâh facebook sayfamdaki posta kutuma gönderdiğiniz mesajlarda, "Bu konuyu lütfen devam ettir!" diye hep bir ağızdan çağrı yapınca benim de bu çağrınıza cevap vermem elzem oldu!
Çünkü ben sizin söyleyip de söyleyemediklerinizi, duyurmak isteyip de duyuramadıklarınızı, haykırmak isteyip de haykıramadıklarınızı yazmak için varım zaten bu köşede!
160 bin hizmetçi asker!
Neyse efendim. Gelelim konumuzun özüne. Yani zurnanın "zırt" dediği o ana!
Yani, "Vatan borcudur! Zorunludur!" diye askere gönderdiğimiz evlatlarımızın bazı rütbelilerce hizmetçi olarak kullanılma uygulamasına!
Bir okurum demiş ki, "Yazın tek kelime ile şahane Sevilay Hanım! Lütfen bir dahaki sefere asker hanımı, çoluğu çocuğu tarafından hizmetçi olarak kullanılabilen erlerin sayılarını da ver!"
Valla Genelkurmay Başkanlığı'nı arayıp, "Efendim acaba kaç bin Mehmetçiği, pardon hizmetçiyi vatan görevi-borcu adı altında bünyenizde bulunduruyorsunuz?" diye sormayı çok isterdim.
Ama soramadım.
Çünkü bir önceki yazımdan dolayı bana nasıl bir yaklaşım sergileyeceklerini bilemedim. O nedenle internette bakındım biraz.
Mesela zorunlu askerlikle ilgili çıkan bir haberde yazıldığına göre Türkiye'de toplam 800 bin asker varmış. Ancak bunların yüzde 20'si geri hizmette görev yapıyormuş. Yani 160 bin civarında Mehmetçik orduevlerinde, askeri lojmanlarda falan geriden geriye vatana olan borcunu ödüyormuş.
Şimdi bu rakam büyük gelebilir size. Ama gelmesin!
Çünkü o 160 bin kişinin hizmet edeceği paşa hanımlarını, çocuklarını ve onların uzantılarını (Paşanın babası-anası ve kaynanalar, kaynatalar!) falan sayarsanız bu rakam eksik bile kalabilir.
Ben bilmiyordum mesela. Boğaziçi mezunu bir okurum yazmış sağ olsun. Bazı rütbeliler çocuğuna özel ders verdirtiyormuş, vatan görevini ödemekte olan öğretmen Mehmetçiğe. Mesela Ağrı'da bir albay varmış evvelden. Oğlunu okula göndermez, elinin altındaki öğretmenleri eve getirtip özel derslerle işini yürütürmüş. Bilabedel tabii. Yani beş kuruş ödemeden. Olacak iş mi Allah aşkınıza? Ayıp değil mi bu yapılan? Ohh ne güzel! Paşa babasının oğlu poposunu kaldırmadan, zehir gibi adamlardan tek kuruş ödemeden İngilizce, Matematik, Fizik öğrenecek, vatandaş Kazım ağzı açık bunu seyredecek! Yahu biz oğlanı Bahçeşehir'deki Murat Hoca'ya yolluyoruz haftada 2 gün. 4 kişi beraber ders alıyorlar. Valla ödediğimiz paranın haddi hesabı yok!
Binbaşı eşinin mesajı
Sinirlendim...
Gelen mesajlarda yazılan anıları falan okudukça kan beynime sıçradı! Mesela birisi (Tabii korkmasın hiçbiri! Hepsinin adı bende saklı) ziraat mühendisiymiş. Görevi serada domates, maydanoz, kıvırcık, salatalık yani bilumum sebzeler yetiştirip bölük komutanını ve ailesini hormondan uzak tutmakmış. "Tek tek toplardım ellerimle Sevilay Hanım. Bir de yıkardım. Özel sepetine koyup eve gönderirdim her akşam. Bir keresinde maydanozun içinden solucan çıktı diye öyle bir azar işittim, öyle bir aşağılandım ki anlatamam!" diyor.
Ee yuh yani!
O askeri, o bölük komutanının babası mı okuttu onca yıl üniversitede, "Oğluna taze hıyarlar yedirsin" diye...
Nasıl bir anlayıştır bu arkadaşlar?
Dünyanın hangi ülkesinde asker beleşten bu şekilde kullanılabilir ki!
Hem biz niye susmuşuz ya bugüne kadar?
Birisi de, "Amacın TSK'yı yıpratmak!" diyor attığı mesajda.
Hiçbirine cevap yazamadım. Sadece ona, "Hadi oradan zevzek!" dedim. Sonra da yine adını saklı tutarak bir binbaşının eşinin mesajını ilettim ona.
Ne diyor biliyor musunuz o aslan parçası binbaşı eşi gönderdiği email'inde?
Buyurun okuyun!
"Yazınızı 'ohhh be nihayet birisi bunu söyledi' diyerek keyifle okudum. Ben bu düşünceleri dile getiremiyorum çünkü 18 yıllık asker eşiyim. Aynı zamanda psikologum. Eşim kıdemli binbaşı. Türkiye'nin birçok yerinde zor şartlarda çalıştık. Bahsettiğiniz binbaşı, paşa eşlerinden hatta astsubay eşlerinden o kadar çok var ki! Kişiliği oluşmamış, eşinin rütbesini karşıdaki gariban askerlere hava atarak kullanan, ama sivil hayatta bocalayan... Siz yerden göğe kadar haklısınız bu yazdıklarınızda ama emin olun eşim ve ben askerlere ev işlerini yaptırmayan kişileriz. Lütfen bizim gibi olanları da tenzih ediniz."
(*) Bu arada gelen mesajların içinde, TSK mensubu eşi olduğunu belirten birkaç okurum daha var. İlginç ama yazımın içeriğine takılmamışlar da, nedense 'Paşanın karısı' lafını çok kaba bulmuşlar. İşte onlar bir daha bozulmasın diye efendim, bundan böyle kendileri ile ilgili 'Paşa hanımı' ya da 'Paşa eşi' betimlemesini kullanacağımı belirtmek isterim!