Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Financial Times faiz lobisine nasıl destek veriyor?

Faiz lobisi seçimlerin ardından yine hareketlendi. Amaç hep aynı amaç. Piyasalarda oynaklık yaratıp para kazanmak!
Halk, 12 Haziran seçimlerinde, faiz lobisinin kurdurmak istediği CHP-MHP koalisyonuna izin vermedi ya... Eski yüksek bütçe açıklı ve yüksek enflasyonlu döneme dönüş umudu artık kalmadı ya... Bu defa "cari açık ve yeni anayasa yapımı" ekonomi için birer risk faktörü olarak gösterilmeye başlandı. Ne tesadüftür, yurtdışından gelen raporların hemen hepsi tek bir kalemden çıkmış gibi bu iki riski dile getiriyor. Peki cari açık ekonomi için bir risk mi? Bu cari açık gerçekten kimin riski?
Önce şunu söyleyelim. Şu anki cari açık, kamu bütçe açığından kaynaklanmadığı için ekonomide kriz çıkartacak bir risk sayılamaz. Çünkü bu cari açığı özel sektör yaratıyor. Özel sektör ürettiğinden fazla harcayarak cari açık oluşturuyor. Ve kendisinin yurtdışında tuttuğu parayla ya da bulduğu ucuz borçla da kendi cari açığını uzun vadeli olarak finanse ediyor. Eğer böyle olmasaydı bu cari açık dünyanın mali krize yuvarlandığı 2008 kışında ya da 2009 başında bir krize dönüşürdü. Dönüşmedi çünkü özel sektör firmalarının patronları, IMF'den para alınmayınca, kendi kendilerine olan borçlarını yurtdışında tuttukları kendi paralarıyla paşa paşa ödedi.
Gelelim yeni anayasa yapımının riskine... Yeni anayasa yapmak siyasi bir risk olamaz. Çünkü daha az demokratik koşullardan daha fazla demokrasiye geçmenin risk olduğunu düşünmek mantıklı bir beklenti olamaz. Bu, daha az demokrasi ülke için risk faktörü sayılmazken, daha çok demokrasiyi risk olarak görmek anlamına gelir ki, bu da bayağı tuhaf bir yorum olur.
Kaldı ki yeni anayasa yapım sürecinde ülkede oluşacak tartışmalar işin gereğidir. Tartışmadan anayasa yapılmaz. Yeni anayasa yapımını risk olarak ileri sürmek faiz lobisinin zorlama çabası olarak iyice sırıtıyor.
Gelelim Financial Times (FT) gazetesinde dün Türkiye için yapılan öneriye...
"Fazla ısınma işaretlerini veren bir ekonomide Merkez Bankası'nın faiz oranlarını enflasyon altında tutması tehlikelidir" denilerek faiz artırımı isteniyor. Dünyada nominal faizler enflasyonun altında seyrederken, Türkiye'nin faizleri artırması sıcak para girişini daha da çoğaltabilir. Dolayısıyla iç faizleri dış faizlere göre yükseltmek, FT'nin önerisinin tam tersine ekonomiyi daha fazla ısıtabilir.
Yine FT gazetesi cari işlemler açığının altını çizerek, "Türkiye'de cari işlemler açığı, bu yıl GSYH'nin yüzde 9'unun üzerine çıkacak gibi. Bu da Yunanistan ve Portekiz'deki krizlere katkıda bulunan düzeylere yakındır. Merkez Bankası'nın alışılmamış para politikaları, sanki pek yardımcı olmuyor" gibi peş peşe kuşkulu cümleler dizerek, Yunanistan'ın yüzde 9.6 ve Portekiz'in yüzde 8.6'lık kamu bütçe açıklarını dikkatlerden kaçırıyor.
Sırasıyla yüzde 10.5 ve yüzde 8.9 olan Yunanistan ve Portekiz'in cari açıklarının tamamının kamu açığından kaynaklandığı zaten yüksek bütçe açıklarından belli. Türkiye'de bütçe açığı ise yüzde 3'ün altında. Bu nedenle yüzde 9 olacağı tahmin edilen cari açık özel sektörün borcunu yansıtıyor.
İşte bu noktayı dikkate almayan FT, Türkiye ile Yunanistan ve Portekiz'i aynı kefeye koyuyor. Hatta Yunanistan'ın 2011'de yüzde 3, Portekiz'in yüzde 2.2 küçüleceğini, Türkiye ekonomisinin ise yüzde 6 büyüyeceğini adeta saklıyor. Ayrıca Yunanistan'ın yüzde 143, Portekiz'in yüzde 83 olan kamu borç yükünden hiç bahsetmiyor.
Çünkü bahsederse Türkiye'nin sağlam rakamları ortaya çıkar. Türkiye'nin kamu borç yükü yüzde 40 gibi çok düşük bir seviyede bulunuyor ve bunu FT de çok iyi biliyor.
Şimdi FT'ye, "Bu ne biçim ekonomik analiz?" diye sormak gerekiyor. Sahi bu kadar zorlama biraz fazla olmuyor mu?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA