Aya İrini mabed.. Bizans kilise diye yapmış, Fatih Sultan Mehmet, annesi ibadet etsin diye camiye çevirmemiş, öyle bırakmış, ondan değil.. Benim müzik mabedim orası.. Daha kapısından girince, ilahi bir güç sarıyor sanki.. Büyüleniyorum. Öyle ki, müziğe gerek yok, sessizliği dinleyebilirim.
Pazartesi gecesi, harika bir orkestra ve harika bir piyanist vardı orada..
Varşova Senfoni çalıyordu, Çek şef Jakup Hrusa yönetiminde..
Dvorak'ın Doğa'nın Kucağında Üvertürü'nü dinledik açılışta, doğanın seslerini duyduk, Aya İrini'nin tavanında güvercinler dolaşırken.. Bakar mısınız?.
Sonra Leh/ Macar kökenli piyanist Piotr Anderszewski geldi öne.. Kendisi de piyanist Karol Szymanowski'nin Senfoni Konçertanını seslendirmek için.. Vay ki vay.. Bu nasıl çılgın bir piyanisttir?..
..Ve ikinci bölümde benim vazgeçilmezim, hüznü de, coşkuyu da en iyi ifade eden, ruhundaki kasırgaları müziğe döken Çaykovski.. Beşinci Senfoni ve o muhteşem final..
Sizin bu satırları okuduğunuz günün gecesi, ben gene Aya İrini'de olacağım. Bu defa İstanbul Senfoni eşliğinde bir başka piyanist konuk var.. Nelson Freire.. Program da enfes..
Bu konserlerin özel sponsorları Mercedes ve Nestle'ye ayrıca teşekkürlerimle.. Sanat ancak sponsorlarla ayakta duruyor çünkü..