Abuzittincim, Bizim Başbakanımız hırçınlaştıkça polisler de iyice hırçınlaşıyorlar kardeşim.
Şu Ankara'daki polis aramaları olacak şey mi yani? Burası Orta Afrika mı bilader?
Yıllardır yoktu böyle polis aramaları.. Taa örfi idare yıllarında kaldıydı.
Dikkatini çekerim, 5 milyonluk bi şehrin yarısından fazlası polis taraması altında. Bi mahalle veya bi üniversite kampusu değil..
Çankaya, Mamak, Altındağ...
Bi emekli polis müdür arkadaşıma bu durumu sordum "..demek eskiye dönülüyor" dedi.
Mesela arabanızla gidiyorsunuz..
Polis sizi durduruyor. Önce hüviyetinizi istiyor, sonra arabadan inmenizi..
Şöyle bi üst araması..
Arabanın içini, bagaj dahil kontrol.. Bu arada "Acaba çantanızı açabilir misiniz?" diye de sorabiliyor. Ama örfi idare polislerinden farkı, çok nazikler! Böyle bi kontrolden geçen yandaki komşuma polis karşısında ne hissettin diye sordum "Kendi vatanımda üçüncü sınıf bi vatandaş gibi" dedi. Çok doğru.. Ve bu his acı bi his Abuzitincim.
İnsanı küçük düşürücü bi his. Biz bu acı hissi geçmiş yıllarda duyduk. "Her insan özgür; onur ve haklar bakımından eşittir" deniyor.. Var mı benim hakkımda çıkmış bi mahkeme kararı?
Yoksa elinde böyle bi belge, nasıl üstümü başımı, özel belgelerimi arayabilirsin? Hayır, yanı başında bi olay olmuştur, bi terör olayı vs.. anlarım. Ama yok böyle bi şey. Genel, insanlar taranıyor..
Yıllar önce, kulakları çınlasın, Öcal Abiyle (Öcal Uluç) Moskova'daydık. Moskova'da caddeler çok geniş. Karşıya geçecez, yaya geçişi bulamıyoruz. O zaman öyle çok trafik de yok.. Bi yerden geçtik.
Az sonra koca koca joplu iki Rus polis Öcal Abiyle benim kollarımıza girdi.
Öcal Abi soğuk kanlıdır ama ben korktum. Adamlar kızgın kızgın bi şeyler söylerken bi taraftan da sürüklüyorlar.
Devir Kruşçev devri.. İnsanlar kızıl polisin karşısında tir tir.. Bırak tir tir'i binlerce, onbinlerce kayıp var. Eski bi binaya soktular. Karakolmuş. Hala bağırıp çağırıyorlar. Nihayet anlaşıldı ki suçumuz yayalara ait yerden geçmemekmiş..
Bilmem ne kadar Ruble ceza vermemiz gerekirmiş.
Bilader bu hiddete bu şiddete ne gerek var! Kolumuza girip yollarda niye sürüklüyorsun? Al orda parayı, ver makbuzu.. Ama polis devleti Abuzittincim.. Korku salacak.. Ne yazık ki Ankara'daki görüntü bu..
Netice olarak kardeşim artık Ankara yaşanılır olmaktan çıktı. Ben köyüme dönüyorum. Şimdi fırtına oralarda elektrik tellerini, telefon kablolarını kopartmıştır.
Bahar gelip teknik ekipler kabloları onarıncaya kadar ne televizyon ne radyo, doğayla baş başa..
Ohhh! Belki biraz meşakkatli hayat ama.. Cıvıl cıvıl kuşlar, bol oksijen, keçi peyniri, saçta ekmek, balık ve de yanında taze ayran (!) Ve de özlediğim Kangal köpeklerim..
Ne Başbakan, ne Kılıçdaroğlu ne ötekiler, ne de tapeler, ne seçimler..
Sana kolay gelsin, münasip yerlerinden öperim Abuzittincim.
Kardeşin Güneş.
tecelligunes@yahoo.com.tr