Önceki gün bizim gazetede okudum, 20'nci sayfada tek sütun. Oysa manşet olacak kadar önemliydi, Türk öğrencilerin hastane mikrobunu öldürmeyi başarmaları.. Bu yüzden tam bir yıl kaybettim ben, 1972'de.. En fazla 15 gün hastanede kalacakken, ameliyat sonrası kaptığım hastane mikrobu yüzünden, tam bir yıl yattım.
"Piyonsiyanüs" diye bir enfeksiyon bu.
Hastanelerde yaşıyor ve ölmüyor.. Tüm dezenfekte maddelerine kafa tutuyor.
Bir antibiyotik vardı o zaman, bu mikropla baş eden. Pahalı ve miadlı.. Yani 3 ay içinde kullanılmazsa, çöp.. Bu yüzden hiç bir eczane getirmiyor.
Açık ameliyat yarasından sızan mikrobu tespit ettiler, vücudumda. Ama Türkiye'de ilaç yok. Yurt dışındaki dostlara haber saldık. İsviçre'de buldurduk. Gelene kadar iş işten geçti. Mikrop yerleşti.
Sonuç.. 12 Aralık 1972'de girdiğim hastaneden 1 yıl ve dört ameliyat sonra, 12 Aralık 1973'te çıkabildim..
Hayatta kalma şansım yüzde 3'e, kilom 39'a düşmüşken..
Damdan düştüm, iyi bilirim.
Ülkemizde hastaneler çığ gibi yayılırken, hastane mikrobu da yayıldı tabii. Hele bizim hastaneler gibi, kapısı her gün 24 saat yol geçen hanı gibi açık olan ve giren çıkanı asla denetlenmeyen sistem içinde..
Bu yüzden İTÜ Kimya öğrencisi Ahmet İnce ile Boğaziçi Kimya Öğrencisi Tuğrul Cem Bıçak'ın geliştirdikleri bu mikrobu öldüren kimyasal madde, gerçek bir devrim olabilir. Hastane mikrobundan sayısız ölüm ortadan kalkabilir.
Dahası, Türkiye'ye müthiş itibar ve döviz kazandırabilir.
Sabah, bu gençlerin peşini bırakmamalı..