Akşam sekize doğru, Ortaköy'de Ertekin'den, hemen karşı köşedeki Afife Jale Kültür Merkezi'ne yürürken, iyi bir oyun izleyeceğimi düşünüyor, ama bu kadarını aklıma getirmiyordum..
Ünal'a "Bizim çocuklar yeni bir müzikal hazırlamışlar" dedim, yolda..
"Bizim çocuklar" demem, 2008'den kalma.. Bilgi Üniversitesi'nin (O zamanlar ne üniversiteydi?. Ne harika bölümler vardı..) Dolapdere Kampüsünde, bu üniversite öğrenci ve mezunlarından bir "Rent" izlemiştik, Ünal'la..
Daha önce Broadway'de ve West End'de izlediğim o yılların ödüle doymaz rock müzikalini, bizim çocuklar, Londra ve New York temsillerinden hiç de geri kalmadan (İnanın abartmıyorum) sahnelemişlerdi. Hem de, Türkçeleştirerek..
Bora Severcan yönetmişti. Ömer Vatanartıran ve Pelin Akil baş rollerde unutulmaz kompozisyonlar çizmişlerdi.
Oynadıkları hemen her temsile gitmiş, Türker Ağabey'den (İnanoğlu) rica edip TİM'de bir gala yapmalarını da sağlamıştım hatta..
Bu defa gene Bora Severcan vardı işin başında.. Ve gene Ömer'le Pelin baş rollerde idiler..
Yani, bizim çocuklar!..
Serfil, oyunun adı..
Programı okurken, Korhan Abay'ın, Christian F. adlı kitaptan 1982'de Eroin adıyla oyunlaştırdığı ve Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nun sahneye koyduğu yapıtın, bu defa müzikal uyarlaması olduğunu öğrenince, heyecanım daha da arttı. Christian F'i de, Eroin'i de çok iyi biliyordum çünkü.
..Ve perde kapanırken, bitmez tükenmez alkışların içinde hem de nasıl mutlulukla yer aldım.
Nerdeyse sıfır imkanlı bir özel tiyatro, Devlet Tiyatroları düzeyinde bir oyun sahnelemiş, son yılların en önemli sahne olaylarından birini yaratmıştı. Nasıl mutlu olmam..
Başarıda ilk alkışım gene Bora'ya.. Müthiş sahnelemiş oyunu.. Meltem Severcan'ın tamamen simgesel dekorlarıyla, çok sık sahne değişmelerini saniyelere indirince, kopukluğu önlemiş, akıcılığı sağlamış..
İki sandalye bir evin salonu oluyor mesela, bir doktorun kliniği. Kaldırıp bir masa koyunca başka bir ev..
Bora harika da bir takım oyunu ortaya çıkarmış gene Rent'te olduğu gibi.. Oyuncuları da müthiş yönetmiş.. Oyuncular da müthiş oynuyorlar yani..
Christian F. (Oyunda adı, Lilian) rolünde ilk defa izlediğim Öznur Serçeler olağanüstü bir yetenek. Rent ekibinden Ömer, kendisi eroinman ama sevgilisini bataktan kurtarmak için çırpınan Martin'de harikalar yaratıyor.
Arkadaş, Franz'da Halim Ercan nasıl bir performans ortaya koyuyor, olmaz böyle şey.. Pelin Akil, Lilian'ı o çevreye getiren arkadaşı.. Rolü bu defa Rent'teki kadar önde değil ama o, olduğu her sahnede öne çıkıyor gene de..
Lilian'ın annesi ve üvey babasında iki usta Melda Gür ve Alkış Peker ve de ruh doktorunda Volkan Severcan, iyi oynamakla kalmıyor, futbol takımının oyun kurucuları gibi yer alıyorlar gençlerin ortasında..
Ve bir başka yıldız.. Sefa Zengin, Hayvanat Bahçesi İstasyonundaki bar kapıcısı torbacı rolünde, akıllara seza bir kompozisyon çiziyor. Yani, nefret edilen adam ancak böyle ayakta alkışlanır..
The man you love to hate, derler Amerikalılar.. Nefret etmeye bayıldığınız adam.
Oyuna müzikal yerine "Müzikli" demek daha doğru olur. Bir müzikal için müzik eksik.. Yer yer sırf bu oyun için, Ömer'in yazdığı ve genç Recep Gül'ün bestelediği şarkılar var. Müzikal için, müziğin oyuna daha yayılması gerek. Dans sahneleri de lazım mesela, görselliği arttırmak için.
Gül'ün besteleri güzel. Hele finalde müthiş bir neşe ile tekrar ettikleri açılış şarkısı harika.. Tüm salon eşlik etti..
Şarkıların playback verilmesi, müzikleri oyundan koparıyor, biraz.. Canlı müzikle oyun yapmak, günümüzde dünyanın en zor işi, tamam da, bu ekip Rent'i yapmıştı. Minik bir üçlü işi çözerdi. Olmadı, müzik playback gelir, ama oyuncular şarkılarını canlı okurdu.
Bora bu sorunu çözerse, Sersefil, tartışmasız son yılların en büyük "Özel Tiyatro" olayı olur!..