Abuzittincim, Bindik bi alamete gidiyoruz kıyamete gibi bi durum var.. Hadi hayırlısı.. Biz Müslümanlar, ya birbirimizin kuyusunu kazıyoruz ya da savaşlar çıkartıp öldürüyoruz. Sen buna bi anlam verebiliyor musun, kafan alıyor mu?
Akvaryumdaki şaşkın balıklara döndük.
Eski gazetecilik günlerimi hatırlıyorum.. O zamanlarda da, çoğunlukla, ortalık toz dumandı. Fakat böylesini görmedik Abuzittincim.. Eski gazetecilik günlerim deyince, bi anımı hatırladım.
1980 Mayıs ayının ortaları.. Büyük cinayetler, kahvehaneleri taramalar, üniversitelerde ölümlü kavgalar, rüşvet, yolsuzluk.. Bu hengamede, aşk skandalları da var, iyi mi? Bizler gene şaşkın balık durumundayız.. O yıllarda Hürriyet'in Hürgün bürosunda çalışıyorum.
Ankara sorumlusuyum ve bağlı olduğum kişi rahmetli Çetin Emeç.
Hafta Sonu da bizim gurubun yayınlarından.
Bu haftalık gazetenin özelliği çapkınların peşinden koşması. Hele bunlar siyaset adamıysa..
En son, Hasan Fehmi Güneş'in (eski İçişleri Bakanı) bi şarkıcıyla kaçamağını yayınlamıştık. Ortalık birbirine girmişti. Bu olaydan, tam hatırlamıyorum, herhalde 6 ay sonra bize bi istihbarat geldi ki, devrin din işlerinden sorumlu Devlet Bakanı (şimdi adını boş geç) genç bi hanımla kırıştırıyor.
MC hükümeti iş başında, Başbakan Demirel.
3 çocuklu, din işlerinden sorumlu bi bakan konu olunca, antenleri diktik..
Bizim büroda zehir gibi çocuklar vardı. Meslekte kalanlar şimdi tepe noktadalar.
Uzatmıyayım ihbar doğru çıktı, ses kasetleri, bazı fotoğraflar, yazıyı toparlayıp İstanbul'a gönderdik.
Hafta Sonu da ertesi gün baskıya giriyor..
Gece geç bi vakit evde telefonum çaldı.
İktidara yakın isimlerden biri. Haber içerden sızdırılmış.. "Bunu önleyin, Başbakanımızın ricası" dedi.
Sonra da "aramıza kara kedi girmesin" anlamında esprili bi laf etti..
Benim, zaten yapabileceğim bi şey yok, yazı İstanbul'a geçilmiş.
Telefonun karşı tarafındaki çok ısrarcı olunca "Çetin Bey'e durumu aktarayım" dedim. Aradım.. Çetin Emeç "Beni de aradılar", dedi. Haber haberdir. Tüm birinci sayfayı ayırdık. Zaten baskı bitti.. "Efendim, aba altından sopa gösteriyorlarmış gibi bi durum da var.
Aramız açılmasın diyorlar" dedim. Çetin Emeç: "Açılırsa açılsın.. Güçleri yetmez" dedi. Bi parantez: (Şimdi bu devirde, hangi genel yayın müdürü böyle diyebilir?) Hafta Sonu, ertesi gün öğleden sonra piyasaya çıktı. Saat 15.00'te Meclis vardı. Ben de haberin etkisini gözlemek için kuliste dolanıyorum.
Birden yandaki kapı açıldı Demirel salondan dışarı çıktı. Yüzü kıpkırmızıydı.
Elinde, Hafta Sonu vardı.
Yanındakilerle hararetli hararetli bi şeyler konuşup tekrar salona döndü.. Bir saat içinde çapkın vekilin istifa haberi geldi..
Sonrasında da ülke durulmadı Abuzittincim.. Hükümet gene değişti..Yüz turu aşkın, bi türlü Cumhurbaşkanı seçilemedi. Kavga, dövüş, oluk oluk kan.. Nihayet 80 ihtilali patladı.
Ne diyelim kardeşim.. 2014'te artık bu kargaşa bitsin diye milletçe dua mı edelim.. Artık işimiz duaya mı kaldı?
Münasip yerlerinden öperken, her şeye rağmen iyi yıllar Abuzittincim.
Kardeşin Güneş. tecelligunes@yahoo.com.tr