Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Güle güle, Doğan Ağabeyim!..

"Turgay- Naci, Necmi- Özcan, Doğan, Rober- Muhtar, Hikmet, Gündüz, Reha, Muzaffer!.."
Hala ezberimde olan eski takım budur..
1950'li yıllardan kalma.. O zaman Galatasaraylı bile değildim, bu takım niye ezberimde.. Ağabeyim olmalı..
Bütün oyunlarımızı onunla oynardık, bütün tartışmalarımızı da.. O ezberletmiş olmalı.. Yoksa o zamanlar televizyon falan yok. Hatta doğru dürüst spor sayfası bile yok..
O takımdaki Doğan, Doğan Koloğlu işte..
Futbol WM denen sistemle oynanırdı o zamanlar.
Kalecinin önünde iki bek.. İngilizcesi Back/ Geri. Onun önünde üç haf.. Half/ Yarı, Orta.. En önde de beş forvet..
Forward/ İleri..
Spor medyamız o zamanlar, İngilizcelerini değil, Türkçelerini kullanırdı.
Müdafiler, Muavinler ve Muhacimler..
Müdafiler iki tane, savunur.. Muavinler 3 tane..
Yardımcı olurlar.. İki yandakiler forvete, ortadaki savunmaya.. Muhacimler 5 tane.. Gol peşinde..
Bu ayrıntıları niye yazıyorum.. Doğan Ağabeyi anlatmak için..
Futbolun 5 forvet, ilave iki hafla, yani yedi ileri adamla oynandığı devir..
Geriyi savunma görevi üç kişide..
Doğan ağabey, işte bu üç savunma adamının ortasında oynayarak yetişti ve hayatı boyu "Hücum Futbolu"nu savundu.. Hem de sadece bir futbol düşüncesi değil, yaşam felsefesi olarak..
Ankaralı gazeteciler olarak, ara ara İstanbul'a İnönü Stadı'na maça geldiğimizde L tribünü diye bilinen basın locasında karşılaşır, selamlaşırdık, o kadar..
Asıl tanışmamız ben İstanbul'a taşındıktan sonra telefonda oldu..
Gelişim'de Erkekçe'yi çıkarıyorum.
Cumhuriyet'e de yazıyorum..
Yasemin "Doğan Koloğlu arıyor" dedi..
Vay.. Doğan Ağabeyim beni arıyor..
Dünya tatlısı bir sesle fırça yedim..
"Hıncal seni okuyorum.
Okuduklarım hoşuma da gidiyor..
Ama bu 'Hücum futbolu' lafı ne oluyor?. Başka futbol mu var ki?. Sen İngilizce bilirsin.. Gol, 'Goal'den gelir. Yani hedef..
Futbolun amacı karşı kale olunca, hücum düşünmeden oynanır mı?. Hücum etmeyen futbol olur mu?."
"Ağabey haklısın ama, bir "Defansif futbol" tabiri ilan ettiler.. Hocalarımız bile kullanır oldu. O zaman, esasta yanlış bile olsa, 'Hücum futbolu' lafını terazinin karşı kefesine koymak zorundayız.."
Hem de 7 hücum adamına karşı, üç bekle oynanan devrin savunmacısı olarak futbolu sadece hücum olarak bilen birisiydi Doğan Ağabey..
Anlayın bugün "Önce savunma" diyen yazar ve yorumcularımızla farkını..
Sonunda, onun da tepesini attırdı savunmacılar..
O da "Hücum futbolu" demeye başladı ve yazdığı sürece, en büyük savunucusu oldu..
Müthiş bir yorumcuydu. Müthiş bir spor yazarı..
Babıali, arka sayfalarda Galatasaraylıların yükselmesine izin vermez pek. Sınırı aşabilmeniz, çok üstün yeteneklerinizle mümkündür..
Doğan Ağabey, Çin Seddini aşarak ülkenin en çok satan gazetesi Hürriyet'e spor Müdürü olmayı başarmıştı. Temelini Fenerbahçe üzerine kuran Hürriyet'e..
Erol Bey (Simavi) bir sohbetimizde kendisi anlatmıştı.. "Hürriyet en çok satan gazete olacaktı. En çok satmak, Fenerli olmak demekti.. Biz de gazeteyi öyle kurduk.."
Haklıydı Erol Bey.. İnönü Stadı'ndan bilirim.
Galatasaray seyircisi kapalıda iki sütun arasına sığardı.. "Bir pazar, Galatasaray, Fener'i 3-2 yendi. Ertesi sabah spor sayfamıza baktım. İki gol resmi var..
Biri Galatasaray'ın, öteki Fener'in golü.. Doğan'ı müdürlükten aldım.. 'Madem sayfada iki resme yer vardı, ikisi de Fener golü olmalıydı' diye.. Ama öyle tepki oldu ki, gazeteden çıkaramadım, yazar olarak devam etti.."
Spor yazarı ama hayat adamıydı Doğan Ağabey.. O sıralar, Bedrettin Dalan, Cemal Reşit Rey'i yaptırmış, salonun başına da Filiz Ali'yi getirmiş.
Harika konserler oluyor. Hemen hepsine gidiyorum.
Doğan Ağabey orda.. Filiz Ali bir gün yanımıza geldi.. "Beni bir gün maça götürün bari de ödeşelim" dedi.. Konserlere iki spor yazarından başka gazeteci gelmiyormuş da, dikkatini çekmiş..
Müzik yazar ve eleştirmenleri hariç tabii..
Sergileri de kaçırmazdı.. Resim, heykel..
Sanatın her türünü izlerdi.. Spor yazarlığını bir yaşam felsefesi olarak kullanması yaşamın her türlüsünün içinde olmasındandı.
Yaşamı boyunca çok çekti.. Fikirleri yüzünden hapislerde yattı.. Ama inançlarını sonuna dek savundu.,
Harika bir evlat yetiştirdi. Sina.. Milliyet onu, yıllardır televizyon köşesine sıkıştırmış. Ama satır aralarında bile, harika mizahını, mesajlarını sezebiliyorum..
Keşke, ona geniş bir köşe verseler.. Keşke Sina, her şeyi yazsa..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA