İstanbul Boğazı'nın en güzel yerinde, Boğaziçi Köprüsü'nün Kadıköy yakası ayağında, Kuzguncuk'un göz nuru, o dünya güzeli korunun içinde, dünya tarihi Cemil Molla Köşkü'nün hemen önünde yükselmekte olan "Deniz Astsubay Lojmanları"nın sakilliğini, aylarca önce, daha inşaat aşamasındayken yana yakıla anlattığımı, Boğaziçi Ön Görünüm Kurulu ve Büyükşehir Belediyesi'ni göreve çağırdığımı anımsayacaksınız. Gelmediler..
Şimdi köprüden Anadolu'ya geçerken aşağıya bakamıyorum..
İnşaat bitti, kazulet cephe elemanları takıldı. Daha da ötesi alt kısmında yeni bir inşaat daha yapıldı. Sakinleri de bu kişiliksiz, üslupsuz, sakil hehüyla yapılara taşındılar. Hani Askeriye, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne, Haliç'teki tersane arsalarını, Kuzguncuk'ta, Boğaz'ın en güzel yerindeki yemyeşil korunun içine lojman yapması şartıyla, takas (pardon berdel) yoluyla vermişti ya, onlardan bahsediyorum. Şimdi sıkı durun buraya yapılan ve hizmete açılan Assubay Lojmanı değil; Generaller Oteli oldu..
Meğerse bu Boğaz cinayeti, Komuta kademesine konaklama alternatifi sunmak için işlenmiş.
Kuzguncuk'tan mı yoksa Silivri'den mi denizi izlemek istersiniz?
Tek şartla tabii ki; şairin dediği gibi gözleriniz kapalı olacak.
Şeyhülislam Cemil Molla'nın, İtalyan mimar Sinyor Alberti elinden çıkmış, rafine bir zevkin ürünü ve farklılığın simgesi olmasını düşlediği köşkü Kuzguncuk sırtlarında artık iğreti duruyor. Deniz tarafından ve köprüden geçerkenki görkemli görüntüsüne adeta betondan bir "peçe" takıldı. Koru da piç edildi.
Osmanlı döneminde Diyanet İşleri Başkanlığı, (Bab-ı Meşihat), Şeyhülislamlık ve Adliye Nazırlığı görevini sürdüren, Sultan Abdülhamit'in satranç arkadaşı olan Cemil Molla'nın köşkü,1886'da beş yıl süren inşaat sonrasında "Türkiye'de elektrik motoruyla aydınlatılan ve kaloriferle ısıtılan ilk ev" sıfatlarına sahip gerçek bir tarihi eser, bir kent ikonudur.
İkonu taşlayan, kentin yapılaşmasının tek karar vericisi şeyh-ül-mimarun Kadir Topbaş, hem de Boğaz öngörünüm bölgesinde, her gün köprüden geçen yüz binlerce insanın gözlerinin önünde, bu estetik, bu güzellik, bu tarih cinayetine imkan ve izin verdi, düşünebiliyor musunuz?.
Vatandaşın çivi çakamadığı ön görünüm bölgesinde, bir muhteşem koru ve bir tarih anıtı binayı katleden, beton yığınlarına davetiye çıkardı..
Vah benim İstanbulum!..