Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Meclis çatısı altında, "Belaltı" siyaset!..

"Artık Kara Salılarda haber televizyonlarını izlemeyeceğim" demiştim dün.. Bu ülkenin siyasal liderlerinin Meclis çatısı altındaki Gurup salonlarında karşılarına yandaşlarını alıp, onların da verdikleri gazla birbirlerine en ağır hakaretleri yağdırdıkları "Nefret Günü"dür, salı.. Ülkenin en fazla iç barışa ihtiyaç duyduğu günümüzde, sokaktaki partilileri de tekme sille birbirine düşürecek ağır tahrikler günü yani.
..Ve Haber Televizyonları mal bulmuş mağribi gibi, canlı yayınlarlar bu konuşmaları.. Yetmez.. Gece yarısına kadar da montajlar, montajlar sunarlar..
"O şöyle dedi.. Bu böyle yanıt verdi.. Sonra o dedi ki.. Sonra bu dedi ki.. "Yangına körük reyting getirir çünkü bu ülkede.."
..Ve açmadım hiç bir kanalı salı günü.. Dün sabah kahvemi içerken gazetemi okumaya başladım ki, rekor kırmışlar.. Hakaret, aşağılama rekoru kırmışlar liderlerimiz.. İşi müstehcen imalarla belden aşağısına da indirmişler, sonunda.. Resmen sin kaflı imalar yapılmış, karşılıklı..
Biri ötekine "Bahtsız Bedevi" demiş.. Öteki yanıt vermiş.. "Bahtsız Bedevi sensin. Bahtsız ve şanssız Bedevi.. Dolaşırken dikkat et, karşına kutup ayıları çıkmasın.."
Bu laflarla ima edilen fıkraları yazsam, dünyanın en güçlü avukatları beni Basın Savcılarının elinden kurtaramaz..
Ama "Siyasal Dokunulmaz" zırhına bürünmüş liderlerimiz, fikir ve ifade özgürlüklerini garanti altına almak için konmuş dokunulmazlığı sin kaflı aşağılamalar için kullanıyorlar, bakar mısınız?.
Dün Yavuz'u (Donat) okuyorum, "Bahtsız Bedevi" üzerine yazmış.. Eskiden örnek vererek..
Turgut Özal Erdal İnönü'ye laf atmıştı, eskilerin lafıyla.. "Külli tavilun ahmak" diye.. Yani "Bütün uzunlar ahmaktır.." Hemen sonra da pişman olmuş "Şakaydı" demişti.. "Erdal Bey de bana, 'Külli kasirun fitne' diyebilirdi." yani bütün kısalar da fitnedir.."
Turgut Beyin niye öyle davrandığını Yavuz'un yazdıklarından habersiz, Mehmet Barlas'ta okudum, tesadüfe bakın..
Turgut Beyle ilişkileri yakın arkadaş düzeyinde olduğu için, ipin ucunu kaçırdı mı, Memo uyarırmış, Başbakanı.. "Keşke öyle söylemeseydiniz" diye..
Özal'ın başka yakınları, başka arkadaşları da vardı, onu çekinmeden uyaran.. Eşi, çocukları başta..
Liderlerin böyle yakınlara ihtiyaçları çok büyüktür..
Zülfü'yü (Livaneli) okurken düşündüm bir kere daha..
Atatürk'ün sabahlara kadar süren rakı sofraları dillere destandır.. Bu sofralara, zamanın en önde gelen aydınları, sanatçıları, filozofları, bilim adamları katılırdı, siyaset adamlarının yanında..
Türk, rakı sofrasında ne konuşur?.. Memleket meseleleri.. Ve de alkol bir süre sonra sınırları kaldırdığı için herkes aklına geleni söyler çekinmeden..
Atatürk onu istiyordu işte.. "Herkes düşündüğünü çekinmeden söylesin ki, gerçekleri duyayım.. Hesaplı, kitaplı lafları değil.."
Zülfü kaynak vererek ünlü olayı nakletmiş..
Gecenin ilerleyen saatlerinde genç Reşit Galip "On para etmez bir Milli Eğitim Bakanınız var" diye giydirmeye başlayıp, ipin ucunu iyice kaçırınca Atatürk "Genç adam, artık bu sofradan kalksanız iyi olur" diye uyarmış.. Kafası iyice dumanlı Reşit Galip yumruğunu masaya vurmuş.. "Bu masa, halkın masası. Beni burdan hiç bir güç kaldıramaz.."
"O zaman biz kalkalım" demiş, Atatürk..
Sonra ne mi olmuş?..
Üç ay sonra Reşit Galip Milli Eğitim Bakanı!..
Bizim liderlerin, onlardan maddi manevi hiç bir şey beklemeyen, sadece bir devlet adamı olarak başarılarını isteyen ve bu yüzden düşündüklerini hiç çekinmeden kulaklarına fısıldayan, yanlışlarını işaret eden, "Acı söyleyen" söyleyebilen bir tek ""Dost"ları yok mudur?.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA