Bir iki gün, televizyon yazmaya karar verdim.. Ben seyretmiyorum. Seyretmeyince de yazmıyorum.. Oysa yazmak gerek, bu ülke insanının vaktini en çok çalan aleti....
Yazmaya da, en çok seyrettiğimden başlıyorum..
Gün boyu, işte çalışırken, evde okurken karşımda açık olan kanallar sadece haber televizyonları..
"Ne var, ne yok" merakım hiç bitmedi. Bittiği gün, gazeteciliğim de biter zaten..
Yıllardır izlerim.. Bugün geldiğim sonuç..
"Bizde haber televizyonu yok!.."
Biz "Gevezelik" yapmayı habercilik sanıyoruz.. Daha doğrusu bu televizyonları yöneten "Haberciler" öyle sanıyorlar..
Açıyorsunuz.. İlle biri konuşuyor.. Canlı.. Naklen..
Yahu ne konuşuyor, niye konuşuyor, niye canlı?.. Bilen varsa beri gelsin..
"Yalakalık" desem değil.. Birinin yüzünü eskitmek, milleti onun yüzünden, sesinden bıktırmak, gına getirtmek "Yalakalık" olur mu?.
Haftada iki program yaptığım için, kameralardan fellik fellik kaçıyorum, hemen her çağrıyı geri çeviriyorum.. Millet "Gene mi Hıncal" demesin diye..
Yahu, Amerikalı Obama'yı ekranda canlı yayında görse "İran'a savaş ilan edildi" sanır.. O kadar önemlidir, Birinci Adamın canlı ekrana gelmesi..
Bizde Başbakan, bir köyün su yolunu açıyor.. Haydi, canlı yayın!..
Tabii onu durmadan verince, demokrasi, eşitlik, tarafsızlık var ya.. Haydi ötekiler de..
Sabahtan akşama laf.. Laf.. Laf..
Yetmiyor.. Geri kalan zamanlarda, gene dünyanın en ucuz programı.. Bir kaç kişi oturuyor.. Bazen aralarına konuk da alıyorlar.. Haydi, en anlamsız tartışma.. En anlamsız tartışma nasıl çekilir?. Kavga çıkarsa.. Haydi düzmece kavgalar..
Peki haber..
Haber, o sabah çıkan gazetelerde ne varsa o..
Dünya gazeteleri, haberi televizyondan alır, ertesi gün ona göre çıkar.. Bizde televizyonlar, sabah çıkan gazeteleri, bütün gün "Haber" diye okuyorlar, utanmadan, sıkılmadan.. Alt yazılara bakın.. Nerdeyse evvelki günün haberleri..
Yeni haber günde en fazla, iki üç.. Onu da, öyle heyecanla veriyorlar ki, "Son Dakika" diye ekranı kızıla boyayarak.. Habercilik diye tek yaptıkları o.. "Son dakika.." Ötesi palavra..
İşte aynen budur, senelerden beri "Haberciler"in "Haber Televizyonu" diye yaptıkları..
Sabahtan akşama gevezelik!..
Bu televizyonların acilen "Haberciler"den kurtarılıp, "Televizyonculara, programcılara teslim edilmesi" gerek..
Bakın ne demek istiyorum..
Bu ülkenin 30 yıldan beri en büyük sorunu terör.. İki taraftan binlerce genç öldü. Binlerce "Ana" ağladı.. Ağlıyor..
Ana Muhalefet Lideri, çözüm aramak üzere yola çıktı. Başbakanla görüşmeye gidecek. Gideceği gün ve saat günlerce önceden açıklandı.
O gün, o saatte ekran başındayım. Bir yazı düştü..
"Son Dakika/ Kılıçdaroğlu AK Parti Genel Merkezi'ne geldi.."
Hepsi o.. Habercilerin bütün yaptığı o..
Bütün milletin aklı orda.. Bir satır..
Bre aman.. Ben canlı, naklen yayın bekliyorum, AKP önünden.. Yok..
Tüm haber kanallarını dolaştım.. Hiç birinde yok.. Umurlarında değil.. Milletin merakı, hassasiyeti habercilerin umurunda değil..
Yahu bu öyle bir gün ki.. Öyle bir fark yaratır ki, bir televizyoncu, programcı..
Koy bir kamera, bir şehit ailesi evine.. Bir kamera da, Uludere'de öldürülen çocuğunkine.. Kılıçdaroğlu, AKP'de karşılanırken seyrettir.. O aileler konuşsunlar, duygularını, umutlarını, kederlerini anlatsınlar, mesela..
Van sokaklarını dolaşsın bir kamera.. Şırnak, Mardin, Diyarbakır sokaklarını dolaşsın.. İzmir, İstanbul, Kütahya sokaklarını dolaşsın.. Halk ne bekliyor iktidardan, ana muhalefetten.. O an, o liderler konuşurken "Canlı" yayınla Türkiye'yi..
Bir, tek bir kişi düşünse "Ben bugün nasıl fark yaratırım" diye, neler neler yapabilirler.. Masa başında benim aklıma gelenler bunlarsa, işi o olanlar neler bulur, iki gram fosfor yaksalar beyinlerinde.. Popolarını bir oynatmaya teşebbüs etseler..
Bir kanal, tek bir kanal çıkacak bir gün, "Fark yaratmak" için.. Kör değneğini beller gevezelikten vaz geçip..
O zaman göreceğiz, Haber Televizyonculuğunu..