Milliyet'te bir fotoğraf.. İzmit'te bir avukatlık bürosunun penceresinden bir bez afiş sarkıtılmış iki genç kız tarafından. Afişte "Füze kalkanı değil, demokratik lise istiyoruz" yazıyor.
"Örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüt adına suç işlemek" adı verilen örgütsel suçla tutuklanıp mahkeme edilmelerine karar vermiş savcı. Dört ay sonra ilk duruşmaya çıkmışlar geçen hafta. Ara karar.. "Tutukluluk devam ederek 30 Temmuz'a erteleme.."
Yani biri atama bekleyen öğretmen, öteki sınav haklarını kaybedip, sınıfta kalan üniversite son sınıf öğrencisi, daha mahkum bile olmadan, yedi ay yattılar bile..
Olur.. Şeriat, parmak meselesi..
Ama ayni haftada..
Beşiktaş- Galatasaray maçında sahaya hem de nasıl indiklerini milyonlarca kişinin televizyonda izlediği adamlar "Arkamızdan itelediler de düştük" dediler ve savcılar tarafından, haklarında dava bile açılmadan serbest bırakıldılar..
Şimdi Sayın Adalet Bakanı'nın vicdanına değil, hak, hukuk, adalet duyusuna hitaben soruyorum.
"Bu ikisinin birden ayni günlerde, ayni ülkede olması, bu ülkenin tüm ceza hukukunu yürütmekle yasal görevli sizde nasıl bir izlenim bıraktı acaba?.."
..Ve sizce benim bu yazım da "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek" tanımına girer mi?.
Ya girerse..
Hıncal Uluç bu korkuda olursa, "Bu ülkede İfade özgürlüğü, bu ülkede Demokrasi olduğu" söylenebilir mi, Sayın Bakanım?.