Gazeteler bitecekmiş.. Yerini internet medyası alacakmış.. Bana hiç öyle gelmiyor.. Hayatımın en keyifli anlarını, gazetelerimi yanıma yığıp divana uzandığımda yaşıyorum çünkü, öğleden sonraları.. Gazetenin kokusu, hışırtısı.. Vücudunu nasıl istersen öyle konumlandırıp okumana imkan vermesi..
Gençler internetçi.. Ama parayı verip alma durumunda olan orta yaşlılar ve yaşlılar her devirde var. Olacaklar da.. O zaman gazete de hep olacak.. Olmayacağına dair kehanet yürütenlere bakıyorum. Tutsa bile, benim son kullanma tarihim geçer o zamana dek. Gazetesiz dünyayı görmem..
***
Geçen hafta sonu hafta içinde birikmişler de dahil yığınla gazete okudum.. Bahçem de harika olunca baharda, canım dışarı çıkmak istemedi.. Ne güzel yazılar çıktı karşıma..
***
Ayşe Aral, babası Tekin'i kaybettiği günü yazmış, ölüm yıldönümünde (19 Nisan, Hürriyet). Kısa ama nasıl duygulu.. Tekin'le yıllarca birlikte çalıştık Ankara'da.. Gazetenin iki hamalı vardı zaten, biri o, biri ben.. Karikatür çizerdi, ressamlık yapar, yazıları vinyetler, başlık klişelerini hazırlar, yetmez, tembel ağabeyi Oğuz'un (O da ne harika adamdı) kara kalem çizip gönderdiği çizgi romanları çinileyip, basılacak hale getirirdi.
Türkiye'nin ilk büyük şike olayını yaşamıştık. Karşıyaka, kümede kalmak için, Kasımpaşa'yla anlaşmış ve yenmişti. Yer yerinden oynarken, Tekin elinde karikatürle geldi..
Bir resim sergisi.. Duvarda çeşitli Osmanlı büyüklerinin portreleri var, afili çerçeveler içinde.. Hepsinin altında isim plaketleri.. Birinin plaketinde "Kasım Paşa" yazıyor.. Yanına kırmızı noktalı işaret konmuş. "Satılmıştır!.."
Sayfanın manşetine 8 sütun koydum. Türk Basın Tarihinde manşetten sayfa boyu yayınlanan ilk karikatürdür. Nasıl boynuma sarılmıştı Tekin, sayfayı görünce..
"Şef" demişti.. "Sen emeğin değerini biliyorsun.."
Hayatta aldığım en büyük ödüllerdendir.
Ne mutlu sana Ayşe, Tekin'in kızısın.
***
Güneri'nin (Cıvaoğlu, 15 Nisan, Milliyet) "Hangi Atatürk" yazısı kesilip saklanacaklardan. Atatürk'ün nasıl inançlı bir insan olduğunu belgeleri ile anlatıyor. Hele, milleti, kutsal kitabı Kuran'ı okuyup anlasın diye gösterdiği çabaları.. Eline sağlık Güneri..
***
Bir muhteşem Atatürk yazısı da Mustafa Balbay'dan.. (22 Nisan/ Cumhuriyet).. İçerden yazmış. Hala içerde ne kaçma tehlikesi, ne de delilleri karartma ihtimali olan Milletvekilimiz. Hakkında toplanacak delil de yok kalmamış. Soruşturma tamam. O zaman niye hala içerde sorusuna yanıt verecek bir "Hukukçu" var mı?.
Büyük düşman İngilizlerin belgeleriyle, bir tümen komutanının, bir savaşın ve giderek bir milletin kaderini nasıl değiştirdiğini anlatmıştır.
Düşmanın göklere çıkardığı kahramana bugün söverek ikbal peşinde koşanlar utanmışlar mıdır acaba?.
***
Sevgili dostum Mehmet Ağar, siz bu satırları okurken, hakkında verilen mahkumiyet kararı gereği hapiste olabilir.. Mehmet Türkeri /(Sözcü, 19 Nisan) harika bir Mehmet Ağar portresi çizmiş. Vatan sevgisinden başka şey bilmeyen Emniyet Müdürü Zülfü Ağanın kendi kafasında yetiştirdiği oğlu o.. Vatanından başka hiçbir şey sevmedi.. Mehmet Ağar'ı, kin, nefret dolu kalemlerden okuyup şartlanmış kafalar, Mehmet Türkeri'ye de bir göz atmalı..
***
Doğan Kuban (Cumhuriyet, 22 Nisan).. O ne güzel Vedat Dalokay, Taksim Projesi, Devrim Camisi yazısıdır.. Bu yazıyı ayırdım, kenara koydum. Üzerinde ayrı durmam gerek.. Ama siz gene okuyun mutlak.
***
Hasan Ağabey (Pulur, 22 Nisan, Milliyet) ne güzel bir anısını anlatmış, Orhan Duru ile yaşadıkları.. "Sıradan Olaylar" dediği, o kadar hoş ki. Acı olan.. O devirde "Sıradan"dı belki.. Bugün "Olağanüstü.."
Ne mi?..
Bizahmet internette arayın..
***
İki enfes yazı bizden.. Bener Orhan (22 Nisan) "Olağan Şüpheli" diye bir Emre Belözoğlu incelemesi yazmış, hiçbir spor sayfasında bu kadar güzeli çıkmadı. Ödül alacak bir araştırma ve anlatım..
Atilla Dorsay (21 Nisan) James Bond çekimlerine izin verenlere saldıran tutuculara itiraz ediyor. Çok önemli.. Çünkü bu tutucu kafalar, başkalarını çok kolay etkiler, ilerde çekinmelerine sebep olur.. Sinema dünyası bize gene kapanır.
"İstemezük"çülere "Dur" diyenlerin başında Atilla gibi bir sinema ve kent ustasının olması öyle önemli ki.. Yaşa Atilla..
***
Bir de okuyamadığım yazı var listemde. Çünkü yazılmadı.
İnternet ortamına bir resim düşmüş.. John Lennon, o zaman henüz sevgilisi Yoko Ono, Erkin Koray ve Arda Uskan bir kahvaltı masasında Cannes'da..
Arda, Takvim'deki köşesinde sadece iki satırla, resmi, Ece Dorsay'ın çektiğini anlatıyor. Atilla ile festivale gitmiş olmalı.. Hepsi o..
Peki ama o kahvaltının öyküsü nerde Arda?.
Bu ülkede Lennonlarla kahvaltı etmiş kaç gazeteci var, Son Mohikan.. Tam da sırası gelmiş, yeri düşmüşken anlatsan, elin mi aşınırdı?.
Bana anlat, ben yazayım, tıklanma rekoru kırsın!..