İki açıklama aldım. Biri Hürriyet Spor Yazarı Feridun Niğdelioğlu'dan.
"Hıncal Ağabey, eleştirdiğin yazım, aynen senin dediğin gibi, altında, imzam olan bir köşe yazısı olarak hazırlanmıştı. Araştırmalarım sonunda 'Fenerbahçe maça nasıl hazırlanıyor' başlıklı bir yazı hazırlayıp gazeteye göndermiştim. Bir editoryal hata olmuş. Yazının bir bölümünü alıp, haber şeklinde vermişler. Bu garip durum ortaya çıkmış" dedi.
Mutlu oldum. Feridun, sevdiğim, inandığım, elini taşın altına koyan yürekli muhabirlerdendi çünkü. Böyle garip bir haberi ona yakıştıramamıştım.
İkincisi İskender Pala'dan..
Fevkalade nazik.. Ama uzun. Yazım Şehir Tiyatroları üzerineydi. Pala bir iki cümlede geçiyordu, ama cevap hakkı var tabii.
Özetle diyor ki..
1.Şehir Tiyatroları yönetmeliği meselesinde asla taraf değilim.
2. Bir arkadaşınızın hakkımdaki iftiralarıyla yazı yazdınız.
3. Muhafazakâr Sanat söylemini ben ortaya atmadım. Ben 'Bir muhafazakârın sanat anlayışı'ndan bahsettim.
4. Şeyh Galip mealiniz yanlıştır. Bunu nerden çıkardınız?.
5. Leyla ile Mecnun Müzikali ile yazdığınız kadro ve bütçe rakamları gülünç derecede abartılıdır.
6. Tiyatroya yıllar önce bir oyun gönderdim. Kabul edildi. Ama orda duruyor. Ben bile unuttum. Başka oyun da göndermedim.
Sayın Pala'nın gazetesi ve köşesi var. Ayrıntıları orada yazabilme özgürlüğüne de sahip.
Sadece..
Yazısında ona değil, kimseye yakıştıramadığım bir bölüm var.. "Birisinin bana bir yazı yazdırdığı" klişesi..
57 yıldır, eleştirdiğim hemen herkes o yazıyı bana birilerinin yazdırdığını düşündü, iddia etti. Hepsine ayni şeyi söyledim..
"Yahu deneyin.. Araya birilerini koyun.. Büyük menfaatler teklif edin, deneyin, yazdırın, kanıt elinizde olsun, beni rezil edin" diye..
57 yıl.. Bir kişi çıkmadı.. Çıkamaz..
Çünkü bu benim gururumdur.
Çok yanlış yaptım, ama hep kendi yanlışlarımı yaptım.. Kimse kalemimi kullanamadı.. Kullanmaya cüret bile edemedi..
Hıncal Uluç adı benim değerli varlığım, yaşam sebebimdir. Ona gölge düşürmem!.