Gördüğüm en hoş gazete reklamlarından biriydi "4 Yüz.."
Hürriyet, pazar günleri, dört yazarını bir araya getiren bir proje yapmış. Onun duyurusu..
Bir bomba düzeneğinin başında Ertuğrul Özkök.. Enis Berberoğlu, Sedat Ergin ve Ahmet Hakan.. Doğru kabloyu keserlerse, bombadan kurtulacaklar. Yanlış keserlerse.. Booom.. Bu arada düzenekteki dakikalar da ilerliyor.. Enis kırmızı, Sedat mavi, Ertuğrul yeşil kabloyu öneriyor.. Ahmet "Sarı" diyor.. Oysa ortada sarı kablo yok..
Ahmet Hakan "Reklam filminde ben oyuna getirildim" diye yazdı, ertesi gün..
Aradım hemen..
"Oyuna getirilmedin, tersine baş role çıkarıldın" dedim.. Şaşırdı.. Anlattım..
"PKK bombası, 30 yıldır patlıyor.. Kırmızı kabloyu kestik.. Booom.. Yeşil kabloyu kestik.. Booom.. Mavi kabloyu kestik.. Booom.. Görünen, bilinen bütün yolları denedik, bombalar hala patlıyor.. Demek çözüm, görünmeyen, göremediğimiz, görmek istemediğimiz sarı kabloda.. Onu bulup kesmemiz lazım.. Bunun farkında olan tek kişi sensin, reklam senaryosuna göre.. Yani torpilli.. Yani baş rol sende.."
Pazar sabahı beni bekleyen hayal kırıklığı oldu.. 4 Yüz'den tam bir pazar keyfi bekliyordum.. Artık kimsenin merak etmediği, çiğnene çiğnene deve sakızına dönmüş bir konu üzerine ayrılmış sayfalar çıktı karşıma.. Başbakanla, Yaşar Büyükanıt, Dolmabahçe'de ne konuşmuşlar?. Ortada yeni bir belge de yok üstelik..
Ver Hürriyet Pazarı, Nuri Bilge Ceylan'a.. 40 saatlik dizi yapsın..
"Bir zamanlar Dolmabahçe'de!.."