Bu bayram İstanbul'daysanız, çoluğu çocuğu toplayın, Emirgan'a, Atlı Köşk'e, ordaki müzeye gidin.. Bir güzel dolaşın.. Çıkarken de hemen terasındaki Çanga'da bir yorgunluk kahvesi içerken Sakıp Ağamın ruhuna bir fatiha yollayın, şükranlarınızla..
"Ağam bu cennetten,yatağında uzanırken bile dünyanın en güzel manzarasına bakan bu rüya aleminden niye vazgeçiyorsun" demiştim.. O muhteşem köşkü, Sabancı Üniversite Vakfı'na bağışlayıp, müze yaparken..
"Bu milletten aldıklarımızın bir bölümünü bu millete geri vermek zorundayız. Burası, dünyanın sayılı müzelerinden biri olacak ve dünya durdukça duracak.. Ben öleceğim, adım yaşayacak" demişti.. Sonra da elimi elinin içinde sımsıkı tutarak "Gel seni ben gezdireyim" demişti, açılış günü..
O müze işte, o gün bugün, sayısız harika sergilere ev sahipliği yaptı..
Şimdi, harikalar harikası bir gurur sergisi var..
Çünkü bu benzersiz sergiyi, düşünen, planlayan, gerçekleştiren biziz.. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü, Dr. Nazan Ölçer, Yunan meslektaşları ile iş birliği yapıp sizi bir rüya âlemine götürmeyi başarmış.. İsa'dan 3 bin yıl öncesine..
Kiklad Adaları, Ege Denizinde.. 12 Adaların gerisinde.. Yunan ve Anadolu anakaralarının orta yolunda.. Milyonlarca yıl önce, Ege yöresi oluşurken patlayan volkanların su üzerinde kalan artıkları.. Yani tamamen volkanik.. Yani, yığınla volkanik kaya, maden.. Ama toprak yok.. Yani, gıda yok.. Kikladlar ne ekine uygun, ne hayvan yetiştirmeye.. Yiyecek, Anadolu'nun cömert Ege sahillerinde.. Tamam da, İsa'dan 3 bin yıl önce, Kikladlardan, Ege'ye nasıl gidilecek?.
İşte o mucizeyi Sabancı Müzesi'nde göreceksiniz.. Çivi yok.. Tahtaları oyup birbirine geçirme yok.. Tekne nasıl yapılacak?..
İple.. Ağaçlar uzun uzun kesilip düzeltilerek tahta levhalar haline getirilecek. Bunlar bir iple birbirlerine bağlanarak, 15-20 metre boyunda kayıklar yapılacak. Bu kayıklar, kano kürekleri ile çekiliyor, dağ gibi dalgalarla boğuşup Ege sahillerinde ulaşıyor.. Yani, yiyeceğe..
Peki nasıl alınacak o yiyecekler?. Para yok.. Takas.. Ne verecekler ki, alsınlar?..
Volkanik kayalar, taşlar, madenler, alet, silah, süs eşyası yapmaya uygun.. Takılar, heykeller.. Bıçaklar, mızrak başları, cımbızlar, usturalar, takılar, vazolar, çanaklar, çaydanlıklar..
Kikladlılar getiriyor.. Egeliler yığıyor. Sahilde müthiş bir pazar kuruluyor..
"Karşıdan Karşıya" pazarı..
Gelen tekneler kıymetli eşyalarla dolu.. Gidenler yiyecekle.. Yani denizdeki her tekne bir minik hazine.. O zaman hangi tekneyi çevirsen, malı götürdün.. İşte sana korsanlığın doğuşu..
Özetledim çok..
Sabancı Müzesi'ne giderseniz, bir İspanyol ressama çizdirilen devasa resimlerle, öyküyü bir resimli roman gibi izleyeceksiniz.. Galerilerde, günümüzden 4 bin yıl önce insanların yaptığı güzellikler sergileniyor.. Başlangıçta, iki taraf insanları nerdeyse tıpa tıp ayni şeyleri yapmışlar.. Sonra ayrılımlar başlamış.. Bütün eserler, Türkiye ve Yunanistan müzelerinden getirilmiş. Karşılıklı sergileniyor ki, mukayese edebilesiniz..
En güzeli.. 4 bin yıl önce, tahta ve ip tekniği ile yapılan ve Ege'yi aşmayı başaran gemileri, o devirden kalan vazoların üzerindeki resimlerden çözerek birebir günümüzde yeniden inşa etmişler.. Etmekle kalmamışlar, Ege sahillerinden Kiklad Adalarına bir de gidip gelmişler. Tarihi bire bir yaşamışlar yani.. O teknenin yapım ve seyahat filmi de var.. Dahası.. Tekne de orda..
Karşıdan Karşı'ya gidip gelen, karşıları birleştiren tekne de orda..
Bunların hepsini bir arada, bir günde görmeniz başka türlü mümkün değil..
Mutlak, ama mutlak gidin Sabancı Müzesi'ne..
Bütün okullar gitsin. Öğrenciler gitsin..
Dostlarım, Sarıgül kolları sıvasın.. Ünal kolları sıvasın.. Şişli, Beşiktaş'la başlasın okul gezileri.. Örnek olsun..
Karşıdan Karşıya aslında şu anda kapanmış olacaktı. Ama ilgi o kadar çok oldu ki, ekim sonuna dek uzatıldı.. Kaçırmayın sakın..