Bodrum'a gittiğim gece, Trabzonspor, Bilbao ile oynuyordu. Ben de doğru baleye gidiyordum.. Gelen, giden mesajlardan maçın 0-0 bittiği kulağıma çalındı..
Ertesi sabah, otel odamın kapısından bütün büyük gazeteleri aldım.. Maçla ilgili tek ama tek satır yok.. Sonuç bile yazılmamış..
Bre aman.. Bütün bu gazetelerin Ege baskıları var.. Akdeniz baskıları var.. Bir önemli maçı bile yazamıyorsan, niye oralarda matbaalar kurup özel baskılar yapıyorsun?.
Ertesi sabah hemen spor sayfalarına davrandım.. Bir gün evvel vermedikleri maçtan söz ederler diye..
Yani böyle rezillik olmaz.. Gerçekten olmaz..
Resim altlarından, "O dedi, bu dedi" haberlerinden çıkardım ki, Burak bir ara kırmızı kart görmüş.. Hepsi o..
Trabzon maça hangi kadro ile çıktı?. Burak kaçıncı dakikada, niye kırmızı kart gördü?. Hakemler ne halt etti?.. Yok..
Yok oğlu yok..
Yahu gece oynanan Trabzon maçını geçtim.. Saat 16.00'da başlayan Türkiye-Belçika milli maçı gazetelerde yok.. Efendim, Ege baskısı 19.00'da yapılıyormuş. 16'daki maç o baskıya yetişmiyormuş..
16.00 maçı bile yetişmiyorsa, o gazete hangi günün haberleriyle çıkıyor, söyler misiniz?. Bayat, şişirme, dolma haberlerle dolu gazeteyi üzerine o günün tarihini atarak satmak ayıp olmuyor mu, o zaman?.
Olmuyor..
Çünkü gazeteler Etiler/ İstanbul için çıkıyor.. Onun ötesinde para verip gazete alanlar ikinci sınıf vatandaş.. Onların haber alma hakları yok..
Bakın..
Baskı imkanları.. Mali sebepler.. Şu, bu.. Herhangi bir haberi bir baskıya yetiştiremezsin.. Tamam.. Olur..
Ama hangi haberi, hangi baskıya yetiştiremediysen, takip edersin, onu ertesi gün verirsin ki, okurun bir gün geç de olsa, habere ulaşsın.. Yoruma ulaşsın. Bu zor değil.. Sadece işini ciddiye alan yönetici gerektirir o kadar..
Dünya gazeteleri böyle yaparlar. O güne yetiştiremediklerini ertesi gün kaldığı yerden verirler.. Okur hiçbir haberden mahrum kalmaz..
Bir gün, bir gazete, İstanbul dışındaki okurlarını da ciddiye almanın önemini fark edecek ve göreceksiniz, ötekilere nasıl fark atmaya başlayacak?..