Seyrettiğim ilk İstanbul takımı Vefa'ydı bilir misiniz?.. Bandırma'ya maça gelmişlerdi.. Fener, Galatasaray, Beşiktaş mümkün mü, 40'lı yıllarda.. Bir İstanbul birinci lig takımının gelmesi olaydı. Hele de Vefa.. Dördüncü büyük gibiydi o zaman.. Bir Kör Galip vardı, efsaneydi.. Tahta Bacak İsmet, başka bir efsane.. Babam anlatırdı, hangisiydi şimdi hatırlamıyorum.. Topu bir dikermiş, yere düşmesi yarım saat alırmış.. Tribünlerden de alkış kıyamet koparmış, topu böyle diktikçe..
O yüzden işte Vefa'ya sevgim bir başkadır..
Dün Atilla (Gökçe) telefon etti.. "Hıncal Ağbi, sabah erken geçiyordum, kapıya sana bir zarf bıraktım" diye.. Aldırdım aşağıdan hemen. Açtım.
Vefa diye bir kitap..
Burcu Göknar diye bir imza..
Vefa semti sandım önce.. Yazarı kadın diye zahir.. Açtım ki, 100 yıllık kulübü anlatıyor.. Daha doğrusu bu çağda hâlâ Vefa gibi adı sanı kalmayan bir takımı tutan Vefalı taraftarları..,
Futbol giderek endüstriye dönüşürken, "Aşina başarılardan uzak bir takımı sevmek bilerek ya da bilmeden- bu kara düzene teslim olmamak için yapılan kişisel eylem türüdür" diyor Burcu.. "Bir umudun peşinde, her maça koşturarak giden bir avuç taraftar, adeta yasak bir aşkın tarafıdır."
"Futbol sadece futbol değildir" diyen Simon Kuper yazmış kitabın girişini.. "UEFA'nın değil VEFA'nın peşinde" diyerek.. Gunther Grass'ın bir sözünden çıkmış Kuper.. Teneke Trampet yazarı "Gerçeği görmek istiyorsanız, sahneye değil, arkasına, ya da altına bakmanız gerek" demiş.
Kuper "Kale arkasına dev objektiflerle dizilmiş fotoğrafçılar değil, küçük kulüplerin peşine düşenler gerçeği çekerler" diyor ve Burcu'nun yaptığı işin önemini anlatıyor.
Sonra Burcu'nun deklanşörü alıyor sazı eline.
"Kar, çamur, köpekler, ağaçlar, çamaşır ipleri, sahaya bakan evler, bir cami, bir hisar, poz verenin olmadığı fotoğraflarla günlük yaşamın bir parçası, İstanbul'un bir parçası futbol.."
Bakılası, hem de nasıl bakılası fotoğraflar..
Gelişim Spor'u kurduğum gün, etrafıma topladığım Foto Muhabirlerine "Gol resmi getireni kovarım" dediğimi hatırladım.. 60'lı yıllarda Öncü'de Mustafa Türkyılmaz'ın, Manyak Mustafa'nın getirdiği fotoğrafları anlatmıştım.. Kafaya çıkan futbolcu ve kaleci ama Mustafa "Şefim şu arkadaki Ankara kalesine bak.. Kalenin üzerindeki bulutlara bak" derdi..
Gelişim günlerine dönmek, Burcu ile çalışmak isterdim.. Atilla da o yüzden bıraktı herhalde kitabı bana.. (Vefa/ Fotoğrafevi/ www.fotografevi.com)