Mustafa Sarıgül dostumla, Türkiye Değişim Hareketi'ni durdurma kararı üzerinde hiç konuşmadık. Fikirlerimi iki gündür bu sayfalarda okuyor. Sanıyorum da şaşıyor. Çünkü, ülkenin önde gelen yazarları gibi benim de bu kararı alkışlayacağımı düşünüyor olmalıydı.
Şimdi sizlerin önünde Sarıgül'e sormak istiyorum..
Baykal'ın gidip Kılıçdaroğlu'nun gelmesinin CHP'yi değiştireceğine ve ezeli muhalefet partisi olmaktan çıkarıp iktidar partisine dönüştüreceğine samimi olarak inanıyor mu?.
Bu sorunun açılımı iki..
Birincisi.. Kılıçdaroğlu'nun kitleleri peşinden sürükleyecek karizmatik bir lider olduğuna inanıyor mu?.
İkincisi.. Kılıçdaroğlu CHP'sinin değişik bir parti olacağını sanıyor mu?.
Ben Sarıgül'ün her iki soruya da "Hayır" diyeceğini, adımı bildiğim gibi biliyorum.
O zaman "Kılıçdaroğlu'nun önünü açmak" dediği fedakarlık neden?. Peşine taktığı on binlerce kişiyi yarı yolda bırakıp "Ben çekiliyorum" demek neden?.
Mustafa Sarıgül'ün CHP ile kişisel sorunları vardı. Parti ona tahammül edemedi ve ihraç etti. Mahkemelik oldular. Kazandı, tekrar ihraç ettiler, falan filan.. Sarıgül tek başına seçime girip CHP'nin adayını da, oylarını da katladı.
CHP'nin Sarıgül nefretinin ardındaki asıl kişinin Başkan Baykal değil, partiyi bu hale getiren Genel Sekreter Önder Sav olduğunu herkes biliyordu. En iyi de Sarıgül biliyordu. Sevgili Hocam ve dostum Deniz Baykal'ı tanıyamadığım hale getiren kişi Önder Sav'dı. Sarıgül, kendisi hakkında iğrenç açıklamalar yapan Önder Sav'ı mahkemeye vereceğini açıklamıştı ki, (Yoksa vermedi mi.) o Sav, Baykal'ı devirdi ve Kılıçdaroğlu'nu getirdi. Kılıçdaroğlu da CHP camiasının şaşkın bakışları arasında, Gürsel Tekin gibi bir yeni umudu harcayıp, Deniz Baykal'ı ve partiyi tüketen köhne Sav'a teslim oldu.
Yani, şimdi Sarıgül, can düşmanı Önder Sav'ın önünü açıyor, aslında.. İnanmak mümkün değil..
Mustafa Sarıgül, Türkiye Değişim Hareketi'ni kuracaktı. Yola çıkacaktı. CHP ile birleşmeye, Kılıçdaroğlu'nun önünü açmak gibi saçma bir bahane değil, iktidar olma gibi bir ideal uğruna partisinin kurultayı karar verecekti.
Bu yol seçilse, Sarıgül, kendisine inananları yarı yolda bırakan lider durumuna düşmeyecekti.
Daha önemlisi.. CHP, oylarının üzerine TDH'nin puanlarını eklemek için ve sandıktan iktidar çıkabilmek için Sarıgül ve arkadaşlarının ileri sürdüğü koşulları en azından pazarlık etmek zorunda kalacaktı.
Bugün, yalnız ve artık güçsüz Sarıgül tek başına CHP'den davet umut eder gibi sunuluyor medyada, ama ne CHP'de, ne de Kılıçdaroğlu'nda böyle bir niyet olduğunu gösteren işaretler var. Bu koşullarda davet, olsa olsa kerhen Sarıgül'e yapılır, ama arkadaşlarından hiç kimse partiye alınmaz. Sarıgül'ün içerde güçlenmesine izin verilmez.
O zaman Sarıgül'e sorarım..
Politika bu mudur?.
Ya da..
Bu nasıl "Doğru" politikadır?.