Sayın Başbakan,
Size pek sempatim olduğunu söyleyemem. İlk kez seçim gecesi sizi dinlerken heyecanlanmış ve "İnşallah gene takiyye falan değildir" diye dua ederek sizi alkışlayan bir yazı da yazmıştım. Ama Abdullah Gül'e mi direnemediniz, MHP'nin oyununa mı geldiniz bilemem, hevesim kursağımda kaldı. O gecenin yepyeni, muhteşem Recep Tayyip Erdoğan'ı gitti, yerine hem de İspanyalar'dan "Diyelim siyasal simge" diye meydan okuyan eskisi geldi. Ülkeyi de, partisini de bugünkü duruma getirdi.
Son günlerde size karşı olanları heyecanlandıracak, onların sevgi, saygı ve coşkuyla kucaklamasını sağlayacak bir fırsat daha doğdu.. Belki de "Akıllı" danışmanlarınız olmadığı için kaçırdınız. Ağabeyim Öcal "Yazık, çok yazık oldu" dedi.. Öyle gerçekten..
Başta ABD Dışişleri Bakanı, sonra AB liderleri ve sözcüleri, birbiri ardına Türkiye'yi sömürgeleri sanan demeçler verdiler . "Anayasa Mahkemesi AKP'yi kaparsa.." diye başlayan ve ülkemi tehdit eden açıklamalar yaptılar.
"Bu mesele Türkiye'nin iç işidir, karışamazsınız. Bağımsız Türk yargısına baskı yapamazsınız. Size ne" deseydiniz, diyebilseydiniz eğer, düşünebiliyor musunuz, Türkiye Almanya'yı yarı finalde yenmişten daha büyük coşku ile çalkalanmaz mıydı?..
Neyse..
Konu bu değil..
Ben İnan Kıraç'tan da pek hazzetmem. Yıllardan beri Galatasaray'ı perde arkasından yöneten, bir dünya kulübü olma fırsatı ele geçmişken, bu imkânı silip, kulübü birkaç liseciye mahkûm ederek, elinde tutmaya çalıştığı için hazzetmem.
O zaman bu açık mektubu, pek sempati duymadığım size, hiç hazzetmediğim İnan Kıraç için niye yazıyorum?..
Çünkü bu bir Recep Tayyip Erdoğan, İnan Kıraç, Hıncal Uluç meselesi değil, bir ülke sorunu.. Hem de acil çözülmesi gereken bir sorun..
Aslında olayı çok iyi biliyorsunuz, çünkü başından beri içindesiniz. Onayınız ve desteğiniz var..
Tepebaşı'ndaki o çirkin, o iğrenç, o işlevsiz TRT binasının, Frank Gehry adlı çağımıza imza atan bir dehanın projesiyle, İstanbul'un simgesi olacak bir yapıya, kültür merkezine kavuşması..
İnan Kıraç, ön görüşmeleri yaptı. Olumlu sonuçları alınca, Gehry ile buluştu. Projeyi sipariş etti. Gehry çalışmaları çok çabuk bitirdi. Ama biz burada bürokratik engelleri yenemedik. TRT, Ana Kent Belediyesi'ne, Ana Kent Belediyesi TRT'ye attı günahı.. Yazışmalar, görüşmeler, ping pong topu gibi gitti geldi, ama bir adım mesafe alınmadı.
İnan Kıraç da "Lanet olsun" dedi..
Dememeli Sayın Başbakan..
Dedirmemelisiniz..
Gehry'nin, dünyanın adını bilmediği Bilbao'yu, bir Guggenheim müzesiyle nasıl Avrupa'nın sayılı ziyaret merkezlerinden biri yaptığını, bir kentte yaşamı, nasıl gecekondu düzeyinden, en tepeye taşıdığını bizzat yerinde görerek izledim.
Bin yıllık İstanbul'un Cumhuriyet devrinde yapılmış simge binası yok.. O dünya çirkini AKM'yi koruma çalışmaları belki de bundan..
Tepebaşı'ndaki bugünkü çirkinlik, zevksizliğin yerine bir Gehry anıtı yükselmesinin anlamını bu ülkenin Kültür ve Turizm Bakanı'nın bilip peşinizde koşması gerekirdi. Ertuğrul Günay bu çapta bir siyaset adamı aslında. Ama işe sarılmıyor. Bu bakanlığın ona "Geçici" verildiğini düşünüyor, bu sebeble derin, köklü çözümler düşünmüyor. Gerçekçi, radikal kararlar alamıyor. Efes Antik Tiyatrosu'nu Zubin Mehta'ya aslında Türk halkına kapalı tutma gerekçesini duydunuz mu?.. Duyan inandı mı?.. İnandırıcı oldu mu?..
Geçiniz, Sayın Başbakan..
İstanbul büyük bir fırsatı kaçırmak üzere.. Belki kaçırdı bile.. Son, ama gerçekten son an müdahaleniz her şeyi çözebilir.
Bu kente belediye başkanlığı yapmış biri olarak, yerel bürokrasiyi de, Gehry'nin kente katkısını da iyi bildiğinizi biliyorum.
Bir İstanbul hemşehrisi, bir Cumhuriyet Başbakanı olarak işe el koyun ve bitirin Sayın Erdoğan..
Saygılarımla,
Hıncal Uluç.