Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Dr. Fazıl Say'ı dinlemek..

"Fazıl Say'ı, dünyanın ortasında bir Türk, Türkiye'nin ortasında bir dünya sanatçısı olarak selamlıyoruz" dedi Evin İlyasoğlu, salon ayakta alkışlarken..
Bugüne dek Fazıl'ı en iyi tarif eden ifade gibi geldi bana..
Dünyanın ortasında bir Türk, Türkiye'nin ortasında bir dünyalı o!.
Yılda ortalama yüz konser veriyor.. Üç günde bir demek bu.. Los Angeles'tan Tokyo'ya, Edirne'den Ardahan'a kat edilen yolu hesaba katarsanız, ömrü ya piyano başında, ya yollarda geçiyor demektir bu..
Müziği Anadolu'ya götüren adamdır.. Çalmadık kent bırakmadı nerdeyse.. Sivas'ta Veysel'in evinde çaldı. Sonra Veysel'in müziğini aldı, dünyanın dört bir yanında çaldı..
Karatoprak'ı CED yaptı, dünyaya dağıttı.
Hayır.. Adı Karatoprak ama, bu Veysel'in Karatoprak'ı değil.. Ad Veysel'in anısına ithafen konmuş. Beste Fazıl'ın.. Ama öyle bir beste yapmış ki, daha ilk satırlarında notanın "Veysel" diyorsunuz.. Ustanın ruhunu sazın tellerinden almış, piyanonun tuşlarına yerleştirmiş.. Ama Evin'in dediği gibi, piyanonun tuşlarını değil, tellerini çalıyor, Veysel'de..
Boğaziçi Üniversitesi, dünya çapındaki sanatçılarımızı onurlandırmaya devam ediyor. İdil Biret, Leyla Gencer, Pekineller, Hüseyin Sermet, Gülsin Onay ve İlhan Usmanbaş'tan sonra, şimdi de Fazıl Say'a Onursal Doktor ünvanı verdiler.
Minik, ama anlamlı törendeydim..
Evin İlyasoğlu harika bir konuşmayla açtı günü.. Fazıl'ı anlattı.. Ona saldıran, daha doğrusu Cumhuriyet'in bütün değerlerine saldırarak, Atatürk'ü küçülttüklerini sanan kuş beyinlilerin bir teki orda yoktu.. Olsalardı da, Evin'i dinleselerdi.. Fazıl'ı ve müziğe yaptıklarını bir damla öğrenebilselerdi..
Belki biraz utanır, biraz sıkılır, belki de Fazıl'ın adını bir daha ağızlarına almaya "Tövbe" ederlerdi.
Hele de o ucuz magazin çirkinliklerine yeni pespayelikler yerleştirmek için Fazıl'ın adını kullanmaya kalkışan bezirganlar orda olsalar, onlar da utanırlar mıydı azıcık?.
"Bütün dünyayı Türk pasaportu ile dolaştı" derken Evin gözlerimin nemlendiğini hissettim..
Cumhuriyet işte bu!..
Doktor Fazıl Say'ı ilk dinleyen mutlu azınlığın içindeydim.. Üniversitenin giydirdiği cübbeyi çıkarıp piyanonun başına oturdu..
Beethoven Apassionata.. Nasıl neşeli bir yorum kattı parmakları parçaya, o günün, o anın coşkusunu katarak..
Sonra Karatoprak.. Müthişti..
Sonra Gershwin, Summertime üzerine içten geldiği gibi çeşitlemeler..
Pamuk tarlalarındaki kölelerin yaz keyfiyle, Fazıl'ın onur keyfi birleşince, tadından yenmez olan bir emprovize..
Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği genç kuşakların teşekkürü böyle oluyor işte..
"Görev yapılmaktadır" diyorlar, tüm bozgunculara, tüm Atatürk düşmanlarına inat!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA