Yığıldı sanki birbiri ardına dost ölümleri bu hafta.. Hepsini de gazetelerde okuyunca, sabahları elime gazete almaya korkar oldum..
Ölümünü bilmezsen yaşar ya, o senin için..
Niyazi Kotay ağabey.. Gazeteciliğe başladığımız 60 öncesi yıllarda Ankara basınının krallarındandı, Yeni Sabah'ta.. Ama ben onu en çok Akba Kitap evinde görürdüm. Damatları idi, Ankara'nın en büyük kitap basım ve yayım evinin. Agatha Christie külliyatını Akba'dan okumuştum tümüyle.. Ne tatlı bir ağabeydi, Niyazi Kotay!..
Urcan.. Kenan'ı, beni Nuyan Ağabeyi nasıl gezdirmiş, nasıl ağırlamıştı Sydney'de.. Hayatındaki büyük dramı ağlayarak anlatmıştı.. Amerika'da okutmak için herşeyini verdiği kardeşinin dönüşünde onu sırtından vurmaya kalkması.. Bir anlık öfke.. Sydney'e kaçış.. Orada balıkçı değil, et dükkanı vardı Urcan'ın.. Fast food..
Afla döndü. Façyoyu aldı, Urcan yaptı yeniden.. Bu yılın başından beri kafamda var, Urcan'a gitmek..
"Kenan iyileşsin gider, eski günleri anarız.."
Kenan iyileşmedi..
"Hele yaz gelsin, Nuyan ağabey gelir, onunla gideriz.."
Nuyan ağabey geldi sonunda, ama Urcan gitti, aniden..
"Ertelemeyin" derim size hep.. "Yaşamınızı ertelemeyin.." Derim de kendim yapmam..
Nihat Akçan... Önce çocuk Hıncal'ın hayran olduğu aktör.. Sonra gazeteci Hıncal'ın dostu iyi insan.. Ne harika oyunları vardı, 60'lı yıllarda Devlet Tiyatrosunda.. Bana tiyatroyu sevdiren kadronun önde gelenlerinden..
..Ve Yılmaz Sanlı.. İkimiz bir olur, nasıl takılırdık Onur Erol'a.. Ne dost, ne sıcak adamdı.. Ve de ne güzel bir evlilikti onlarınki, Nejla ile.. Nasıl sevgi ile bakarlardı birbirlerinin gözlerinin içine.. Yılmaz ile Nejla'yı birlikte, genelde de Günay'da gördüğümde nasıl keyiflenirdim..
Dostluklar, takvimler ve saatlerde değil, gönüllerdedir. Çoğunu çoktandır görmemiştim.. Gönlümdeki yerlerinin ne kadar sıcak olduğunu ölüm haberlerini alınca hissetim..
"Orda bir dost var uzakta.."
Dostlarınızla yakın, daha yakın olun, dostlarım!..