Abuzittinciğim,
İki hafta önce, Yüksek Anıtlar Kurulundan izin almadan foseptik kuyusu açan köylü vatandaşımızın başına gelenleri yazmıştım.. Bu defa da Devlet Su İşleri'nden izin almadan içme suyu kuyusu kazan köylü vatandaşlarımızın başına "gelebilecekleri" anlatacam..
1960 yılında yürürlüğe giren, 167 sayılı bi yasa varmış. Bu yasaya göre, yer altı suları devletin tasarrufundaymış.. Devletin tasarrufunda da olunca, Devletten izin almadan bu sular kullanılamazmış.. Diyelim köyde evin var.. Arkaya bahçeye, suyunu sağlamak için kuyu açtın.. Kanunen "kaçakcılık" yapmış oluyormuşsun.. Tarihi eser kaçırmak gibi bi şi yani..
Önce DSİ'ye gidip "..ben bi kuyu açmak istiyorum, izin verir misiniz?" diye soracakmışsın. Onlar gelir bakar kuyuyu açıp açamayacağına karar verirlermiş. Sakın karıştırma, daha önce yazdığım foseptik çukuruydu. Eğer SİT bölgesinde oturuyorsan, mutlaka Yüksek Anıtlar Kurulu'na gidip izin alıyordun. Bu defa ki su kuyusu.. Bunun SİT di, MİT di ayırımı yok.. Türkiye'nin neresinde oturursan otur su kuyusu için DSİ' ye gidecen. Tut ki yanlışlıkla Yüksek Anıtlar Kurulu'na gittin, onlar da geldi, bahçende eğri büğrü bi taş buldular. "Bu Mısır Firavunu Tutankamon'un kafası mı, değil mi?" içlerine bi kurt düşerse yandı gülüm keten helva! Ne diyordum.. evet su kuyusu için DSİ den izin alman gerek.. Mesela, bazı büyük şehirlerde (İstanbul da dahil) belediyeler kuyulara su saati takılmasını mecburi tuttu.. Buna karşılık para da alıyorlar.. Ama sanma ki "kaçakcı" durumundan kurtuluyorsun.... Mutlaka DSİ'nin de belgesi gerekiyor.. Yakında biri kapına gelip "Nerede yer altı suyu kullanma belgen?" diye sorarsa şaşma.. Sen bi "su kaçakcısı" sın! Dönelim gene köylü vatandaşa.. Biliyorsun bi çok köyümüzde içme suyu şebekesi yok.. Köylü vatandaş yıllardır kendi kazdığı kuyusundan suyunu da içiyor, bahçesini de suluyor. 1960'tan bu yana kimse de "kuyu belgesi alman gerekir" diye uyarmamış. Nasıl oluyorsa, yıl 2005, Devlet Baba birden uyanıverip 167 sayılı kanunu hatırlıyor. Kanuna göre vatandaşın ceza da ödemesi lazım. Büyüklerimiz düşünüp taşınıp "Şimdi biz, tam hayali ihracatçıların vergi borcunu affederken) verin kuyu başına 500'er milyonu desek ortalık karışabilir.. bu işi alıştıra alıştıra yapalım.. Önce küçük işlemelerden başlayalım.. sonra sıra ötekilere de gelir" demişler..
Ve turistik yörelerde bulunan köylere, pansiyondu, büfeydi, bakkaldı makkaldı gidip, "kuyunuzun ruhsatı var mı?" diye sormaya başlamışlar..
Kuyun var ruhsatı yok, derinliği de 10 metre.. 500 milyonu verip ruhsatı alıyormuşsun. 10 metreyi santim geçti mi "Ver 1 milyarı!" Eee.. Hadi bakalım köydekiler, pamuk eller cebe.. Başbakanımıza yeni uçak aldık.. Ödemede biraz da sizin katkınız olsun canım... (!) Münasip yerlerinden öperim Abuzittinciğim. Kardeşin Güneş.