Bugün ODTÜ'de olmak vardı.. Binlerce öğrencinin arasında.. Açık havada.. Tam 23 yıl önce yaşamıştım böyle bir heyecanı.. Madrid üniversitesinin uçsuz bucaksız kampus alanında.. 100 bin öğrenci ile birlikte.. Placido Domingo dinliyorduk, Dünya Kupası açılış konserinde.
Çıkışta ıslıkla Karlı Kayın Ormanı tutturmuştum ıslıkla nedense.. İçimde hasretlikler, ondandı belki..
"Yedi tepeli şehrimde Bıraktım gonca gülümü.. Ne ölümden korkmak ayıp Ne de düşünmek ölümü.." Terk edilmişliği yaşıyordum o sıralar.. İçime bir türlü sindiremediğim..
Bir sene sonra bir plak geldi, uzaklardan.. 33'lük derler.. Albüm.. Bugünün gençleri bilmez..
Karlı Kayın Ormanı vardı içinde.. Bir Yunanlı kadın Zülfü'ye eşlik ediyordu. Ama nasıl ediyordu?.. Bu şarkı bu kadar mı güzel söylenirdi..
Zülfü uzaklardaydı o yıllar.. Türkiye'ye gelemiyordu..
Erkekçe'de sayfalar yapmıştık, Ali (Kocatepe) ve Mehmet'le (Yılmaz)..
"Ege'nin öte yanında Livaneli var!.."
Maria Faranduri diye adını ilk kez duyduğum bir Yunanlı ile ortak bir albüm yapmışlardı.. Maria'nın sesi insanın içine su gibi akıyordu.
Sonra ne Maria-Zülfü konserleri oldu, burada, orada, şurada.. Hepsine gidecek durumdaydım. Hep bir aksilik çıktı..
Kısmet 22 yıl sonraymış.. Çarşamba gecesi İstanbul'da Maria Faranduri ile Zülfü bu defa karşımda söylüyorlardı, Karlı Kayın Ormanı'nı..
..Ne garip.. Ve ben, gene içime altı aydır sindiremediğim bir terk edilmişliği yaşıyordum, altı yılın ardından..
"Yedi tepeli şehrimde
Bıraktım gonca gülümü..
Ne ölümden korkmak ayıp
Ne de düşünmek ölümü.."
***
Muhteşem bir konserdi.. Olağanüstü bir konserdi.. Coşku dolu, lezzet dolu bir konserdi.. Hepsinden öte dostluk dolu, barış dolu bir konserdi..
"Türkiye-Yunanistan maçında ne olur" korkusu yaşayanlar, Lütfi Kırdar'da olmalıydı o gece..
Bu iki milletin ayni şarkıları birlikte nasıl içten, nasıl sevgi, nasıl dostluk dolu söylediklerini izlemek için..
Maria Türkçe söylüyordu, Türk gibi.. Zülfü Yunanca eşlik ediyordu, Yunanlı gibi..
Salon dünyanın en güzel korosunu oluşturmuş, ikisine de eşlik ediyordu..
Sürpriz, Dr. Ferhat vardı konserde.. Kâh solist, kâh vokalist olarak.. Dünya tatlısı Azerbaycanlı Brilliant vardı..
Maria nasıl sevimli, nasıl şirin, nasıl yürek fethedendi, yüz kiloyu aşan cüssesine rağmen.. Ve Zülfü yıllar sonra döndüğü sahnelerde ne kadar neşeli..
Müthiş de bir orkestra vardı arkada..
En müthişleri Halil Karaduman.. Leylim Ley, biri finalde iki kere söylenip iki kere yıkarken salonu, arada bir kanun solo attırdı Karaduman.. Olmaz böyle şey..
***
Bu gece Ankara'da olmak vardı.. ODTÜ'de.. O coşku dolu gençlerle, bu konseri bir daha izlemek vardı..
***
Zülfü be..
Sana ne politikadan.. Ya da en güzel politika bu değil mi?.. Maria ile konser yaparken verdiğin mesajı insanlara, dünyaya, kürsülerden iletebilir misin ha..
Sen sanatçısın.. Romancı, sinemacı, şair, besteci, yorumcu.. Sen sanatçısın Zülfü..
Ne işin var politikada.. Orda kaybettiğin zamana yazık.. Ankara'da kürsüye çıksan kaç kişi aldırır?..
Ama "Ankara'nın Taşına Bak" dedin mi, yüzbinler yürür ardından, seninle Zülfü.. Yüz binler.. Milyonlar!..