Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'le söyleşi için Almatı'daydım. Bir gece, hayli ileri bir saatte telefonum çaldı. Açtım. Heyecandan kısılmış bir ses, kesik kesik "İş tamam" diye fısıldadı.
"Emin misin" diye üsteledim. "Hiç kuşkun olmasın ağabey" yanıtını verdi.
Almatı'da (Alma Ata) gecenin ileri saatinde arayan Abdurrahman Şimşek'ti. Özel haber birimimizin başındaki Abdurrahman Şimşek. Bugüne kadar yaptığı "Çok özel" haberlerle ve röportajlarla medyayı kim bilir kaç kez zıplatmış olan Abdurrahman Şimşek.
Cem Uzan'ın Paris'te olduğu anlaşılınca ilk uçakla Fransa başkentine göndermiştik.
Paris'e ayak basmasından sadece iki gün sonra "İş tamam" diye müjdeyi veriyordu.
Bir-iki gün daha kalıp Cem Uzan'la görüşme yolları aramasını söyledim. Onu da başardı.
Ve dün sabah bir paket müthiş fotoğrafı masama koydu. Bu kez benim sesim kısıldı heyecandan.
Bugün SABAH'ta gördüğünüz, tüm meslektaşlarımızı kıskandıracak "Paris'teki mülteci" başlıklı "Çok çok özel" haberimizin öyküsü özetle böyle.
Bu köşede birçok kez tekrarladım; SABAH medyanın neredeyse unuttuğu özel haber yeteneğine yeniden can suyu veriyor.
SABAH hem rutin gündemi en iyi şekilde yansıtıyor, hem de özel haberleriyle, dizileriyle, röportajlarıyla ve araştırmalarıyla rakiplerine göre farkını ortaya koyuyor.
Çünkü -yine bu köşede birçok kez tekrarladım- biz iyi bir ekibiz. Tüm servisleriyle. Ve tüm servislerin tüm çalışanlarıyla. İsimli-isimsiz kahramanlarıyla.
Özellikle görsel medyada klişeleşmiş bir sloganla noktalayayım: "Bizi izlemeye devam edin..."
İzleyin, zira farkımızı ortaya koymaya, farkı açmaya devam edeceğiz.
Sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğimle.