TRT'de önceki gece ilk bölümü yayınlanan "Ayrılık" dizisi, İsrail'de kıyameti kopardı. Böylece Başbakan Erdoğan'ın Gazze Operasyonu'yla ilgili sert eleştirileri ve "Anadolu Kartalı" tatbikatının uluslararası bölümünün iptaliyle gerilen Türkiye-İsrail ilişkileri bir haftada üçüncü depremi yaşamış oldu.
Bu tablodan Türkiye'nin sistemli bir şekilde İsrail'den uzaklaşmakta olduğu sonucu çıkarılabilir mi?
Pek değil. Çünkü İsrail sadece Türkiye'yle değil, en sadık dostlarıyla ilişkilerinde bile son derece sıkıntılı, hatta bunalımlı bir dönemden geçiyor.
Örneğin ABD Başkanı Obama, eski Başkan Jimmy Carter'dan, yani 1976- 1980 döneminden bu yana İsrail'e karşı en mesafeli yönetim olarak gösteriliyor. Aslında "Mesafeli" yerine "Dengeli" sözcüğünü kullanmak daha doğru olur.
Aynı şekilde, AB'den ve ona üye 27 Avrupa ülkesinin pek çoğundan İsrail'e soğuk rüzgârlar gönderiliyor.
Bu tavır değişikliği özellikle İsrail'in geçen Aralık ve Ocak aylarındaki 22 günlük Gazze Operasyonu'ndan sonra daha da hızlandı.
BM'nin görevlendirdiği Yahudi kökenli Güney Afrikalı yargıç Richard Goldstone başkanlığındaki komisyonun Gazze Operasyonu'yla ilgili 575 sayfalık raporu ise ölümcül bir darbe indirdi.
Çünkü İsrail bu raporda tarihinde ilk kez "İnsanlık suçu" ve "Savaş suçu" işlemek iddialarıyla karşı karşıya kaldı. Ve can havliyle başlattığı diplomatik seferberliğe rağmen giderek köşeye sıkışıyor.
BM harekete geçti
Türkiye'nin de geçici üye olarak yer aldığı Güvenlik Konseyi'nin son toplantısında BM Genel Sekreteri Ban Ki- Moon, İsrail'e Goldstone Raporu'ndaki suçlamaları ciddi ve inandırıcı bir biçimde soruşturması çağrısı yaptı. (Not: Raporda Hamas da İsrail yerleşim birimlerine yaptığı roket saldırıları nedeniyle suçlandığı için, Ban Ki-Moon, Filistinliler'den de benzer bir soruşturma beklediğini belirtti.)
Benzer bir çağrı BM İnsan Hakları Konseyi'nden de geldi.
Başta ABD ve AB üyeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesi ve uluslararası kuruluşlar neden İsrail'in bu kadar üstüne gidiyorlar? Çünkü Goldstone Raporu'nda insanlık vicdanının kabul edemeyeceği suçlar sıralanıyor:
İsrail'in çoğu sivil 1.400 Filistinli'nin hayatını kaybettiği Gazze Operasyonu kapsamındaki saldırıları "Titizlikle planladığı" gibi... Bu saldırılarda Gazze halkının "Cezalandırılmasının, sindirilmesinin ve aşağılanmasının" amaçlandığı gibi...
Raporda, işlenen savaş ve insanlık suçlarının birinci derecedeki sorumluları olarak bu saldırıları tasarlayanlar ve uygulayanlar gösteriliyor ve cezalandırılmaları isteniyor. Yani hem İsrail Genelkurmayı işaret ediliyor, hem de başta Başbakan ve Savunma Bakanı olmak üzere İsrail Hükümeti yetkilileri.
BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, Güvenlik Konseyi'ndeki çağrısıyla işte rapordaki bu talebi resmiyete dökmüş oluyor.
Peki, İsrail, BM'nin çağrısını duymazlıktan gelirse veya gereğini yapmazsa, ne olacak?
Yanıt: Kıyamet kopacak.
Zira Goldstone Raporu'nda İsrail'in Gazze Operasyonu sorumluları hakkında soruşturma açmaması durumunda, dosyanın Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi isteniyor.
Yani eski Yugoslavya'daki iç savaşlarda insanlık ve savaş suçları işleyenler gibi, Ruanda'daki iç savaşta soykırım yapanlar gibi, İsrail ordusunun üst düzey yetkilileri ile Gazze Operasyonu sırasında işbaşında bulunan hükümetin kilit isimlerinin de La Haye'deki mahkemede yargılanmaları önerisi yapılıyor.
Bundan sonraki gelişmeleri dikkatle izlemenizi tavsiye ederiz. İsrail yine tarihinde ilk kez olarak uluslararası topluluğa ve uluslararası adalete hesap vermek zorunda kalacak.
Bütün bu gelişmeler de gösteriyor ki, İsrail'e tepki koyan tek ülke Türkiye değil.