Tüm toplumlarda ahlak çürümesi ölçüyü o kadar aştı ki, dünyamız kutsal kitaplarda anlatılan Sodom ve Gomore'ye benzemeye başladı.
1940'larda "Pin-up" modasıyla ortaya çıkan, 1950'lerde Vladimir Nabokov'un "Lolita" romanı ile serpilen pornografi, günümüzde -internetin de etkisiyleher türlü sapıklığı "Cinsel tercih" kabul etmeye başladı. O kadar ki, sapıklar için Fas'a, Puket'e özel turlar bile düzenleniyor.
Sapıklıkların en tehlikelisini sübyancılık oluşturuyor. Suç istatistikleri ipucu vermediği için Türkiye'de yaygınlık ölçüsünü bilmiyoruz ama Batı'da bu sorun, doktorların ve hukukçuların ifadesiyle "Kamu sağlığını tehdit eden salgın" boyutlarına ulaştı. Son kurbanı da, bildiğiniz gibi, Fransa'da 5 yaşındaki bir Türk çocuğu E. oldu.
Şimdi Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin girişimiyle Fransız hükümeti özellikle iflah ve ıslah olmaz sübyancılara karşı yeni önlemler paketi hazırlıyor. Yeni diyoruz, çünkü daha 10 gün önce sabıkalı, yani yeniden suç işleyen sübyancılara tıbbi tedavi zorunluluğu getiren bir yasa yürürlüğe girdi.
"Demek ki yetersizmiş" diyor yetkililer ve cezaları daha da ağırlaştırmaya hazırlanıyorlar:
Şartlı tahliye imkanının ortadan kaldırılması (E'yi kaçırıp tecavüz eden 61 yaşındaki sübyancı daha önce aynı suçu üç kez işlemekten toplam 27 yıl hapse mahkûm oldu ama 18 yılın sonunda salıverildi), mahkum cezasını tümüyle çekse bile bir tıbbi kurulun onayı olmadan serbest bırakılmaması, tahliye edildikten sonra da sürekli elektronik kelepçe taşıma zorunluluğu getirilmesi, sübyancıların tedavisi için kapalı yani cezaevinden farksız hastaneler kurulması, iflah olmayacakların hadımlaştırılması gibi
Bu arada bilgi olarak aktaralım: Hadımlaştırma için "Siproteron asetat" ve "Löprorolin" molekülleri kullanılıyor. Vücuda enjekte edilebilen veya hap olarak alınabilen bu ilaçlar "Testosteron"un beynin bazı bölgelerini uyarmasını ve "Libido"yu tahrik etmesini önlüyor.
Toplum için büyük tehdit
Peki bu önlemler de yetersiz kalırsa ne olacak? Sorunun yanıtı henüz yok.
Ancak Fransa yıllardır bu "Toplumsal hastalık"la boğuştuğu için geçmişte de epey reçete önerildi. Örneğin 2004 yılında bir meclis komisyonu sabıkalı ve iflah-ıslah olmaz sübyancılara karşı neler yapılabileceğini araştırdı. Sonuçta ortaya 20 önlemlik liste çıktı. Birkaçı şöyle: Sübyancıların cezaevinde diğer mahkumlara göre daha ağır koşullarda tutulması, hem cezaevinde, hem de tahliyeden sonra cinsel suçlarda uzmanlaşmış psikiatrların gözetiminde tutulması, elektronik kelepçe zorunluluğunun getirilmesi gibi.
Komisyon üyelerinden iktidardaki Halkçı Hareket Birliği'nin (Sarkozy'nin partisi) Milletvekili Lionel Luce bu önlemlerin sonuç vermeyeceğini söylemiş ve şöyle demişti" Sabıkalı ve iflah-ıslah olmaz sübyancıları durdurmanın tek yolu var: İdam!"
Polonya'daki Kaczynski kardeşler, yani Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski ile ikizi Başbakan Jaroslaw Kaczynski tam da bunu istiyorlar işte: "Sübyancılar için idam cezası geri getirilsin." Hem de sadece Polonya'da değil, tüm Avrupa'da!
Onların iddia ettikleri gibi "Birgün Avrupa o noktaya gelecek" mi bilmiyoruz ama sübyancılar yukarda saydığımız önlemlerle toplum için tehdit olmaktan çıkarılmazsa, korkarız ki geriye iki yol kalacak:
Ya "İhkak-ı hak", yani sübyancının cezasını mağdurun yakınlarının vermesi ya da Türkiye'de olduğu gibi, bu insanlık suçunu işleyenlerin cezaevinde diğer mahkumlar tarafından "Zararsız" hale getirilmesi!