Almanya Başbakanı Merkel dün 1330 yıllık Mettlach kasabasında ağırladığı Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Polonya Cumhurbaşkanı Kaczynski'yle Türkiye krizinin yanı sıra gelecek ay üstleneceği dönem başkanlığı önceliklerini de görüştü.
Bu önceliklerin en başında enerji geliyor. Merkel'e göre, "AB üretici, transit ve tüketici ülkelerle sağlam bir ortaklık zemini oluşturmak zorunda." Zaten AB Komisyonu da geçen Mart'ta yayınladığı "Avrupa'nın enerji çıkarlarını gözeten bir dış politika" başlıklı raporunda benzer öneride bulundu, özellikle "Hazar havzası ile Orta Asya'yı AB'ye bağlayacak yeni ve büyük petrol boru hatları kurulmasının ne denli hayati önem taşıdığını " uzun uzun anlattı.
Pek dikkat çekmeyen bir gelişmeyi de aktaralım: Birleşmiş Milletler de geçen hafta sonunda yayınladığı raporda, "Dünyanın enerji güvenliğinin Hazar havzası petrol ve doğalgaz rezervlerine, bunların değerlendirilmesine ve pazarlara ulaştırılmasına bağlı olduğunu" vurguladı. Bu tespit, yanıbaşımızdaki toprakların yakında gezegenimizin en önemli ve en hassas bölgesi olacağı anlamına geliyor. Ve de Çin, Hindistan, Rusya, AB ve ABD arasında müthiş çıkar çatışmalarının haberini veriyor.
Enerjide bugün yüzde 50 olan dışa bağımlılığı 2020'de yüzde 70'e çıkacak AB, güvenliği için kaynaklarını çoğaltmak amacıyla Kafkaslar'a uzandı bile. Önceki gün Brüksel'de AB Komisyonu ile Kazakistan Cumhurbaşkanı Nazarbayev arasında enerji işbirliği anlaşması imzalandı.Ondan önce de 30 Kasım'da Kazakistan'ın başkenti Astana'da AB üyeleri ile Hazar ve Karadeniz i ülkeleri enerji bakanlarını biraraya getiren konferans düzenlendi. Türkiye'nin de katıldığı konferansta AB-Karadeniz-Hazar ortak enerji pazarı kurulması için AB müktesebatıyla uyumlu hukuki çerçevenin hazırlanması kararlaştırıldı. Ayrıca Kazakistan, Türkmenistan, Azerbaycan petrolü ve gazını güvenli yollardan AB'ye ulaştıracak ortak yatırımlara gidilmesi de karara bağlandı.
AB'nin kilidi Türkiye'de
Peki bu petrol ve doğalgaz AB'ye nasıl ulaştırılacak? İki yol var: Ya Rusya ya Türkiye üstünden. AB, Rusya'nın enerjiyi ne denli etkili bir silaha dönüştürdüğünü geçen kış yaşadığı krizle çok iyi gördüğü için, Türkiye'yi tercih ediyor. Zaten AB Komisyonu'nun yukarda sözünü ettiğimiz raporunda da buna vurgu yapıldı: "Ana enerji kavşağı olan Türkiye'ye potansiyelini tam olarak değerlendirmesi için destek verilmeli. Çünkü Türkiye özellikle Hazar, Orta Asya, İran, Irak, Suriye ve Mısır gibi enerji kaynaklarına ulaşım açısından stratejik önem taşıyor. Türkiye'nin Enerji Topluluğu Anlaşması'na bir an önce tam entegrasyonu teşvik edilmeli..."
Merkel de AB dönem başkanlığında Komisyon'un bu önerileri doğrultusunda Türkiye'yle enerji ortaklığını güçlendirmeyi amaçlayacak. Yani, bizi AB'nin enerji politikalarına ve müktesebatına entegre etmeyi!
Enerji, AB ile üyelik müzakerelerinde 15'inci başlığı oluşturuyor. Komisyon'un Rumlar'a limanların açılmamasına misilleme olarak askıya alınmasını istediği 8 başlık arasında yok.
Peki, bu karara cevap olarak Ankara da enerji başlığını görüşmeyi reddedemez mi? Öyle ya; Rumlar'ın bütün derdi tanker filosunun Ceyhan'dan Irak ve Azeri petrolü taşımacılığından pay almasını sağlamak değil mi? Yani limanlar sorunu, enerjiyle ilişkili değil mi?
Türkiye "Gözünüzden kaçmış olmalı; enerji başlığını da ben askıya alıyorum ve AB ile enerji entegrasyonunu erteliyorum" derse, seyredin siz pandomimayı...