- Ayşe n'aber?
- İyilik, senden?
- Neler yapıyorsun?
- İş güç işte.
- Mesela?
- Kitap yazıyorum, albüme başladım, şarkı yazıyorum, çalışıyorum... Başka?
- Başka bi'şey yok.
- Eeee?
- Eee'si yok. Hiç. Daha ne olsun.
- Amaaan vardır sende bi'şeyler.
- Yok! Allah Allaaaah.
Siz de benim gibi sıkılmadınız mı? Hani sizden hep daha fazlasının beklenmesinden. Sürekli anlatmanız istenmesinden, kendinize sanki çok büyük işler, dünyayı kurtaracakmışçasına eylemlerde bulunuyormuş süsü vermeniz gerekmesinden.
"Kitap yazıyorum, albüm hazırlıyorum" diyorum kesmiyor iyi mi? Daha ne yapabilirim ki, Topağacı'na kule mi dikeyim.
"Başka n'oluyor?" Hiç! Bu kadar, ben bu kadarım arkadaşım. İşine gelirse. Yazı yazarım, şarkı yazarım, yürürüm, müzik dinlerim, kitap okurum, arkadaşlarımla gezerim. Başka bi'şey olduğu yok. Zaten olmasın. Olduğunda bunun bana bir faydası yok. Bu kadar yükleme yapmanın anlamı yok.
Açık söylemek gerekirse bazı şeyleri artık bilesim, duyasım da yok. Haberim olmasın birilerinden, birilerinin süper fikirlerinden, müthiş entrikalarından, hesaplarından, yarışlarından, karışlarından.
"Başka n'oluyor?" sorusunun cevabını bilmemek daha mutlu ediyor beni. Özgür kılıyor. Hayatıma döndürüyor.
Anlatabildim mi? Daha fazla bu soruyu duymak istemiyorum dostlar.
Başka n'oluyormuş... Sana ne! Bana ne!