Kim dur diyecek?
Yazılarınızda hep güzel konulara değiniyorsunuz. Ama ne yazık ki elimizden bir şey gelmiyor? Sadece seyrediyoruz... 30 yaşındayım. 15 yılda Kadıköy'deki anormal yapılaşmaya şahidim ve içim sızlıyor. Kadıköy'de bostanları, mandıraları bilirim. Şehirde bomboş alanlar vardı (Yaşlı insanların üzüntüsünü ben bile anlayabiliyorum, Boğaz'ı bu haliyle görmek istemiyorlar). Buldukları boş alana konuyorlar. Hemen 50 daireli upuzun apartmanlar dikiyorlar. Kim nasıl 'dur' diyecek? Bu kadar iç içe, dip dibe yaşamak zorunda mıyız? Hele Ataköy korkunç. Pencereden bakıyorsun binlerce haneyi aynı anda görüyorsun. Yaşam adına feci. Şehrin göbeği alışveriş merkezlerinden geçilmiyor. Mantar gibi çoğalıyorlar. Allah affetsin.
Canan Sezer
Taksileri protesto edelim
Iki yıl New York'ta yaşadım. İnsanların toplu taşımaya yönelmesi için taksi fiyatlarını pahalı tutuyorlar. Metro, geceleri tehlikeli olduğu için taksiye biniyordum. Hiçbir taksici de, 'kısa mesafesin, orayı bilmem, gidemem' gibi mazeret sunmadı. Taksinin arka koltuğuna binersiniz, nereye gideceğinizi ortadaki camın arasından söylersiniz. Ön konsolun üstünde duran taksimetreyi sıfırlar. Taksinin lisansı ve plaka numarası camda asılıdır. Hepsinin taksimetresinde de fiş yazıcısı vardır. Bizdeki Taksiciler Cemiyeti gibi bir kurum her yıl taksi olabilecek araçların markalarını açıklar. Türkiye'de ise problem bizde. Hakkımızı aramıyoruz. Bakımsız şoförlerin kullandığı, koltukları leş gibi arabaları, arkasında bomba taşıyan taksileri protesto edelim.
Mehmet Leblebicioğlu