Gazetecilik de mizah gibi ciddi bir iştir. Bir düşünceyi ya da duyguyu anlatmanın en doğru yolunu bulmayı gerektirir. Bu yollardan biri de ironidir.
Cem Yılmaz adlı okurumuz Günaydın ekimizin 25 Ekim 2013 tarihli manşetine itiraz etmiş. Twitter hesabından şöyle demiş:
"Kanseri yenmişmiş, para lazımmışmış, beyin lazım kalp lazım bence. Teşekkürler Sabah."
"Sabah Gazetesi'nin Özkan Abim'le ilgili yaptığı haber çok edepsiz olmuş. Bu bir espri mi bu ne kabalık"
Orijinalliği bozulmasın diye imla hatalarını düzeltmedim.
Sayın Yılmaz'ın 'edepsiz' bulduğu haberin başlığı şu: Kanseri Yendi, Şimdi Sıra Parasızlıkta. Spotu şöyle: "Kanserle savaşını kazanan Özkan Uğur, işbaşı yapıyor. Cem Yılmaz'ın yeni projesinde oynayacak olan Uğur; film çekebilmek için para arayan züğürt sinemacı rolünde..."
Evet, Cem Yılmaz adlı okurumuzun kim olduğunu anladınız. Ve itirazı aslında haberin tamamına değil, sadece başlığına. Bir sonraki 'tweet'inde bu başlığı ayrıca 'çirkin' olarak nitelemiş.
Haberin hikâyesi
Geçtiğimiz hafta içinde Günaydın ekinin yayın koordinatörlüğüne Sinan Özedincik getirildi. Bu mesajlarıyla Yılmaz, kendisine ilk hoş geldin diyenlerden oldu. İkisini de kutluyorum.
Özedincik'le konuyu değerlendirdik. Haber, Mevlüt Tezel'in yazısından çıkmış. Bir köşe yazarı olarak gazetenin manşetine yaptığı katkı nedeniyle sayın Tezel'i ayrıca kutluyorum.
Yazı, Özkan'ın hastalığı yenişini anlatıp sahnelere ve sinemaya dönüşünü müjdeliyor. Devamında, Cem Yılmaz Filminin Şifreleri başlıklı bir yazı daha var. Filmle ilgili olumlu beklenti ve görüşler dile getirilmiş.
Yazı İşleri Müdürü Yusuf İzel konuyu manşete çekerken Mevlüt Tezel'e de danıştığı için kendisiyle görüştük:
"Yılmaz'ın yeni projesi, film çekmek için para arayan züğürt sinemacıları konu aldığı için ben de başlığı güzel buldum. Başlıklar, spot ve haber metniyle anlam kazanır. Zaten bizim haberin hem spotu ve hem de metni film hakkında da bilgi veriyordu."
"Başlık çok sert"
Habere ve eleştiriye konu olan sayın Özkan Uğur'un görüşünü sorduk. Başlığı sert bulduğunu söyledi:
"Haberin başlığı çok sert olmuş. İlk okuduğumda çok şaşırdım. Hastalandı da parasız kaldı gibi bir anlam çıkıyor ki hiç öyle bir durum yok. Ama haberin metni derdini anlatıyor. Sadece başlık biraz sert olmuş. Onun dışında yazılanlar doğru. Filmde oynayacağım inşallah. Çok şükür kendimi daha iyi hissediyorum. Aralıkta da konserlere başlayacağız hayırlısıyla...."
Öncelikle sayın Uğur'a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Kendisi yıllar boyunca hep yeni ve özgün kalmış, katıldığı bütün projelerde sanatının farklı katmanlarını açmayı başarmış bir sanatçımız.
İlk bakışta, başlığın 'sert' olduğu eleştirisinde haklı. Ama yine devamında belirttiği gibi, spotta ve haber metninde, başlık hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanmış. Filme atıf yapılmış.
Eleştirinin totaliterleşmesi
Cem Yılmaz'ın hassasiyeti, Özkan Uğur'un başlık hakkındaki bu duygusundan kaynaklanmış. Duruma bir açıklık getirmek istemiş.
Yılmaz'ı anlamak mümkün ama bunu tek taraflı itham yoluyla değil de ilgililerle konuşarak yapsaydı daha yerinde olurdu. Böyle yapmadığı için gazete hakkındaki sözlerinden ne yazık ki 'eleştirinin totaliterleşmesi' anlamı çıkıyor.
Mevlüt Tezel diyor ki: "Yılmaz bazen şovlarında doktorlar, hemşireler ya da herhangi bir meslekle ilgili espri yaptığında yanlış anlaşılıp tepki görmekten şikâyetçi olduğunu defalarca dile getiren bir komedyen! Hâlbuki bizim haberde yanlış anlaşılacak bir durum da yok!"
Kendisine katılıyorum. Yine de arkadaşlarımızdan rica ediyorum: Film gösterime girdikten sonra, kahramanlarının hikâyesinden yola çıkarak 'Parasızlığı Yenemedi' gibi başlıklar atmayın lütfen.
Yaaa, Cem Yılmaz!
Hazır Cem Yılmaz'ı yakalamışken... Bir anımı anlatarak bitireyim.
Bundan tam 10 yıl önce kendisiyle bir kitapçı dükkânında karşılaştık. Şimdi bir dergide yazı işleri müdürü olan arkadaşım kafasını kaldırıp da Cem Yılmaz'ı yanıbaşında görünce gayri ihtiyari: "Aaaaa, Cem Yılmaz!" demişti.
Bunun üzerine Yılmaz bize dönmüş, gülümseyerek ve kafasını aşağı yukarı sallayarak şöyle cevap vermişti: "Yaaaa, Cem Yılmaz."
Aynı şeyi, farklı bir vurguyla söyleme sırası bizde. Üstelik, bu köşede ilk kez bir okurumuzu haklı bulamamanın üzüntüsüyle...