"İnsan insanın kurdudur" diyen Thomas Hobbes'u hatırlayarak okuyalım:
"... karayolu üzerinde bulunan ...... köyü mevkisine kadar gelen ve suç işlemeye niyetli olduğu düşünülen bir kişi, sabaha karşı vatandaşlar tarafından fark edilerek öldürüldü. Öldürülen kişi daha sonra elektrik direğine asıldı. Olayı anlatan bir genç, bu kişinin, evlerinin yakınına kadar geldiğini ifade ederek, 'Biz öldürmeseydik o bize, evlerimize saldıracaktı. Bu kişinin buralara kadar gelmesi suç işlemek niyetinde olduğunu gösterir. Neyse ki biz bunu kısa sürede fark ederek öldürdük' şeklinde konuştu."
Ürpertici değil mi? Klişe gazeteciliğinin yürek hoplatan kalıplarından biriyle söyleyecek olursak: Kan donduran bir vahşet.
Eylem de, haberin veriliş şekli de kabul edilemez.
Şimdi aynı haberi bir kez de 'İnsan kurdun da kurdudur' şekliyle okuyalım:
"Ereğli-Karaman Karayolu üzerinde bulunan Burhaniye köyü mevkisine kadar gelen kurt, sabaha karşı vatandaşlar tarafından fark edilerek öldürüldü. Öldürülen kurt daha sonra elektrik direğine asıldı. Olayı anlatan bir genç, kurdun, koyun sürülerinin bulunduğu ağılların yakınına kadar geldiğini ifade ederek, 'Biz öldürmeseydik koyun sürülerimize saldırırdı. Bu hayvanın buralara kadar gelmesi aç olduğu anlamına geliyor. Neyse ki biz bunu kısa sürede fark ederek öldürdük' şeklinde konuştu." (sabah.com.tr, 11.10.2013)
Daha mı az tüyler ürpertici. Yoksa, size o kadar da tuhaf gelmedi mi?
Bilakis, gelmeli...
Çünkü sadece insanların değil, bütün canlıların hatta bazı cansız varlıkların (tarihi eserler) doğuştan getirilen ya da sonradan kazanılmış hakları vardır. Kanunlar tarafından emredilmiş olmasa bile gazeteci arkadaşlarımız bunun bilincinde olmalıdır.
Fotoğraf kullanılmamalı
Ne yazık ki Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi dahil pek çok uluslararası belge ve o çerçevede yapılan ulusal kanunlar halen fazlasıyla homosantrik. Bunun izlerini bazı hayvanlar için yapılan vahşi ve yabani gibi tanımlamalarda bile görmek mümkün. Örnek haberimizdeki kurt da bunlardan biri...
Yukarıdaki benzetme ile gazetecilikte empatinin önemine dikkat çekmek istedik.
Yoksa amacımız insanlarla hayvanlar arasında bir özdeşlik ve aynılık iddiasında bulunmak değil. Böyle bir genelleme zaten çok gerçekçi olmaz.
Yine de hayvan hakları ve basın ilişkisi hakkında önemli bir ilkenin altını çizelim: Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 13. maddesi şöyle:
a) Hayvanın ölüsüne de saygı göstermek gerekir.
b) Hayvan haklarına saldırıyı göstermek amacıyla bile olsa hayvanların öldürüldüğü şiddet sahneleri sinema ve televizyonlarda yasaklanmalıdır.
Haberimizde direğe asılan kurdun fotoğrafı yayımlanmış.
Bu tür haberler yaparken hiç değilse bu tür vahşi fotoğrafları kullanmamalıyız. Ders vermek, bir duyarlılığı göstermek için bile.
Gandhi'ye sorarsak bir toplumun ahlaki gidişatını hayvanlara nasıl davrandıklarına bakarak anlamak mümkündür. Gazetecilerin de öyle.
İbn Arabi bir adım daha ilerde: "Her şey canlıdır ve canlı olan her şey bir ruha sahiptir. İnsanın olgunluğu çevresindeki bütün canlılarla diyalog kurabilmesinde gizlidir."
Gazetecilerin de öyle.
Sosyal gazetecilik
Haberle ilgili şikâyetler bundan ibaret değil...
Gürcan Cansever adlı okurumuz şöyle diyor: "Haberi verirken, tarafsız haberciliğin yanında olayın da biraz irdelenmesi gerekir. Hayvan haklarıyla ilgili düzenlemeler ve kanunlardaki boşluklar anlatılabilir, diğer ülkelerden örnekler verilebilir, soyu tükenmek üzere olan hayvanlarla ilgili not düşülebilir, yetkililerin ne düşündüğü sorulabilir. Aksi takdirde haber bir gazetecilik örneği olsa da, araştırmacı ve sosyal gazetecilikle bağdaşmıyor bence."
Okurumuz haberin bir bağlama yerleştirilmesini ve eylemin sorgulanmasını istemekte haklı.
Şüphesiz, 'olayı anlatan bir genç'in kim olduğunu bilseydik, olayı başka kişilerden de dinleseydik, yetkililerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki görüşlerini dillendirseydik, yabani hayvanların öldürülmesi hakkındaki mevzuatı (ya da mevzuat eksikliğini) öğrenseydik daha doyurucu bir haber okumuş olurduk.