Mekân- zaman- insan boyutunda 3 doğruyu aynı yerde yakalamak, yıldızın parladığı ana denk geldiğinizi gösterir. Türkiye, doymamış pazarların giriş kapısı ve Pasifik Yüzyılı'nın vizesi konumuyla, yeni dünyanın merkezinde böylesi eşsiz bir mekâna sahiplik ediyor.
Doğru zaman, küresel krizin dünyayı sarstığı dönemde, dününde benzer hastalıkları geçirmiş olmanın da bahtıyla Türkiye, ülkeler içine kapanırken, istihdam artırıcı büyüme şansını kullanıyor.
Doğru insan boyutunda, gerek pro-aktif yönetim tarzı ve gerek girişimcilerimizin cesaret, tüm olumsuzluklara rağmen Türkiye'nin yıldızını, "baht dönencesine" taşıyor.
Krizlerin en dramatik etkilerinden biri, servetin el değiştirmesidir. Zira kriz, oluşturduğu kırılmalarla güç merkezlerini de kaydırır. Ekseni kaymış Türkiye diye alay edenlerimizin kulakları çınlasın. Bugün yaşlanan ve yavaşlayan Avrupa'da kapanan şirketler, fabrikasıyla birlikte Türkiye'de açılıyor. Üstelik bunu başaranlar, KOBİ'lerimiz. 2008 krizi öncesini hatırlıyorum. Büyük markalarımız kendi şirketlerini yabancıya satma sevdasında iken KOBİ'ler harıl harıl, "bölgesel oyuncu" olma gayretindeydi. Gerçi teşvik sistemi ve strateji buna uygun değildi ancak buna rağmen KOBİ'ler, "önce ateş edip sonra nişan alan" tarzda da olsa çok sayıda girişim başlattılar.
Bugün, bazıları "uygun" olmasa da pek çok Avrupa KOBİ'si, Türkiye'ye göç ediyor. Oysa beklenti, bizim KOBİ'leri yabancıların satın alacağı yönündeydi. Fakat kriz buna engel oldu ve şimdi "avcı"lar, "av" oldu. 10 yılda 1.5 milyon şirketinin kapanacağı AB'de, reel üretim gücün Türkiye'ye kayıyor olması, altın fırsat sunuyor bizlere. Tam da bu aşamada bizim KOBİ'lerin ölçek sorununu, finansmanı ve kurumsallaşmayı acilen halletmesi şart!