Hatalarına pişman olup kafasını duvarlara vuranları herkes bilir. Fakat kafasını vurmak için duvar örenler, daha ilginçtir.
Dünyayı ayaklandıran finans baronlarının aç gözlüğü, kafasını vurmak için duvar örenlere en iyi örneği oluşturuyor. Ekonomik krizin sorumlusu olarak gösterdikleri politikacı ve bankacıları "lanetleyen" bu yeni protesto dalgası, zihin yapımızda kırılma yaratacağa benziyor.
Bir başka benzerlik, son ekonomik tedbirlere karşı oluşturulan tepkilerden açığa çıkıyor. ÖTV artışına muhalefet; "olacak şey mi?" popülizmiyle itiraz ederken, "Yunanistan mı olmalıydık?" sorgulaması gündemde... Bugün komşu'da olup bitenler, "geç kalınmış adımları" anlatıyor.
Biz kürede olup bitenlere ne kadar yakınız ve bu kriz tablosunun neresindeyiz? Türkiye, belki de ilk defa krizi seyretmek yerine, pro-aktif tutum takınarak faizden büyüme tercihine dek olan bitenden "pozitif ayrışmayı" tercih etti.
Fakat herkes böyle değil. Misal son fahiş zamlarla gündeme gelen demir sektörü... Giderek "ihtiyaçtan değil" fakat "mevduata alternatif" olma meyli gösteren konut sektöründeki patlamayı fırsat bilen demirciler, zam üstüne zam yapıyor ve bir bakıma "kafalarını vurmak üzere" duvar inşa ediyor.
Teğet geçmiş krize davetiye çıkarmak; zaten yüksek olan kâr marjını korumak için aç gözlülük koridorunda yol almaktır. Üstelik bunu yalnızca demirciler yapmıyor. Yılbaşında etçilerin spekülasyonları yüzünden kıymanın kilosu 18 liradan 22 liraya tırmandırıldı. Yılbaşında 800 lira olan demirin 1600 liraya çıkmasını gerektirecek neler yaşanmış olabilir?
Dünya ayaklanmış, ekonomik çöküşler küreyi kaplamış iken teğet geçmiş krize davetiye çıkaranların topluma vereceği bir hesap olmalı...