Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

'Meçhul madenci anıtı'

Gerek kaza bağlamında gerekse kaza sonrasında Soma'da yaşananlar gerçekten rahatsız edici boyutlardaysa kimse bunların toplumsal, daha doğrusu siyasal bilinç üstünde etkisi olmadığını düşünmemeli. Tam tersine, birbirinden uzak zamanlarda, yerlerde cereyan eden bu olaylar yan yana gelir, birikir, büyür ve iktidarı derinden etkileyen gelişmelere yol açar.

***

Örnek isteyenlere Susurluk ve 1999 depremini hatırlatayım. Susurluk 1996'da ortaya çıkmış, kısa süren şaşkınlık atlatılınca, sonradan çok kullanılan o tabirle, "derin devlet" olayı sahiplenmiş, örtbas etmişti. Ardından ışık açıp kapama, tencere tas tava çalma eylemleri gelmişti. Zaten zayıf, hatta çürümüş, iler tutar yeri kalmamış, lime lime olmuş, iplik iplik dökülen devlet makinesini eleştiren toplumu bir de Erbakan çok şanssız şekilde eleştirince iş çığırından çıkmıştı.
İkinci olay Gölcük depremi oldu. O dönemdeki Cumhurbaşkanı Demirel'in bile bir apartman dairesinde yakalandığı ve çaresiz kaldığı, gerçek sayısını bugün de bilmediğimiz, binlerce insanın öldüğü, hakkındaki spekülasyonların hâlâ devam ettiği bu deprem devlet- yurttaş ilişkisini bir kere daha derinden sarsmıştı. Devlet iflas etmiş, güç yetirememiş, yetersizlik içinde felç olmuştu. Nasıl Berlin Duvarı gövdesine inen ilk kazmayla simgesi olduğu rejim ve yönetimin içinden çökmüş olduğunu ilan ediyorduysa, bu iki olay da devletin bitkin, tükenmiş olduğunu duyuruyordu. Yeni bir dönemin açılması şarttı.
***

Ak Parti'nin 2002 başarısının ardında bu iki büyük olayın etkisini, gücünü görmek gerekir. 1990'ları damgalayan devlet, meşruiyet, laiklik, cumhuriyet krizleri neticede Ak Parti iktidarıyla, 2002 seçimlerinde aşıldı. 2002 iktidarının bin türlü açıklaması ve nedeni vardır. Fakat içlerinden biri önemlidir. Bu iktidar, şimdi başka türlü algılanıyor ve değerlendiriliyorsa da, yurttaş- devlet ilişkisinde ağırlığını toplumdan yana koymasıyla belirginleşiyordu. Taşra, şehir kenarları, alt orta sınıfların iktidarla kurduğu ilişkidir bu. Devletin bürokrasi, militarizm, burjuvazi tarafından oluşturulan konformizmine karşı bunların zıttı olan kuvvetlerin ittifakıydı 2002.
Bu güç birliği toplumsal dönüşümü sağlamak için büyük bir imkândı. Ak Parti bu imkânı kullandı. Vesayet rejiminin geriletilmesi, militarist yaklaşımların kınlarına sokulması, bürokrasinin ve belli bir burjuva kesiminin hareketsizleştirilmesini bu imkânla sağladı Ak Parti.
***

Ne var ki, varsın iktidar öyle izah etsin ve biz de onu kabul edelim, isterse gerçekten darbe girişimi olsun hepsi, Gezi olaylarından başlayarak devam eden dönem, Ak Parti'nin konformizm sularına girdiği konusunda çanları çalmıyor değil. Algı yönetimi diye başımıza musallat olan o kavramı kullanacaksak, diyelim ki, iktidar, kendisi, algıyı yönetsin ve böyle bir duygunun kitlelere hâkim olmasını engellesin.
Neden konformizmle ilişkilendirilebilir iktidar bundan sonra derseniz, cevabı açıktır: konformizmin özeti devlettir, devlet de şiddettir. 2013 Haziranı'ndan beri bu özdeşlik çok çeşitli düzeylerde toplumun yüzüne çarpmaya başladı. Böyle bir değerlendirme gitgide artan ölçülerde toplumsallaşıyor. Ak Parti bu krizleri yönetemiyor. Aksine, onların katılaşmasına yol açan tutumlar içine giriyor. Şansı, bütün bunları mayalayacak bir muhalefetin olmaması. Bu sevinilecek değil yerinilecek bir şeydir. Çünkü o zaman muhalefet halka, sokağa kalır ve devlet- iktidar özdeşliğinin tepki dozu, istenmese de, artar. Kaldı ki, 1999'da da muhalefet yoktu. Oluşuyordu. 2002'de volkan gibi patladı.
Çok kullanıldı ama Ece Ayhan'ın "Meçhul Öğrenci Anıtı" şiiri, adı "Meçhul madenci anıtı"na dönüştürülerek bir kere daha okunursa söylediklerim daha iyi anlaşılabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA