Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Kürtler ve Cumhurbaşkanlığı

Geçen hafta karıştırdığım kitaplardan biri ilginçti: Sinan Hakan'ın Türkiye Kurulurken Kürtler (1916-1920). İletişim Yayınları'ndan çıkmış. (İletişim Yayınları müthiş kitaplar çıkarıyor. Ama şu doktora tezlerinin "edisyondan" geçirilip doğrudan doğruya bir "kitap" olarak yayınlanmasının yolu yok mudur?...) Dünya kadar ayrıntının yer aldığı, farklı yönler gösteren çok yararlı bir kitap.
Ondan önce de Ahmet Özer'in çok daha genel ve biraz da kabaca yazılmış Kürtler Cumhuriyete Neden İsyan Etti (Hemen Kitap) isimli kitabına bakmıştım. Onun da yararları var ama fazla derinlik içermiyor. (Hiç bunlarla ilgisi yok ama, son zamanların en ilginç kitaplarından biri, Emel Akal'ın Moskova-Ankara-Londra Üçgeninde İştirakiyuncular, Komünistler ve Paşa Hazretleri. (İletişim). Mete Tunçay Hocam bu yapıtla ilgili bir kitabiyat yazdı. Onun da değindiği ufak tefek iç meseleleri olsa bile, etkileyici bir çalışma. Akal'ın daha önceki Mustafa Kemal, İttihat Terakki, Bolşevizm de çok yararlı bir kitaptı.

***

Bu kitaplarla içli dışlı olduğum sırada iki açıklama geldi. Önce KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu bir açıklama yaptı ve "ulus devlet kurmaktan vazgeçtik" dedi. Ardından, haftanın sonuna doğru başka bir açıklama geldi Duran Kalkan'dan. O da "AKP demokratik siyasi çözüm tarafı olmaktan çıkmıştır. Kimse ondan umut beklememeli" dedi. Kalkan da KCK yöneticilerinden biri olduğuna göre bu açıklamaları birlikte düşünmek, yorumlamak gerek. Derken Öcalan bir açıklama gönderdi ve "tek devlet, tek millet, tek bayrak bir zırvalıktır, çağdaş İslami ümmetin millet birliğini anlamlı buluyorum" dedi.
Karasu'nun açıklaması ilginç ama özü, mantığı, muhakemesi itibariyle yeni değil. Onu Öcalan'ın sözleriyle birlikte "görmek" gerek. Bu görüş çok zaman önce dile getirildi. Hatta Türkiye'nin neredeyse baştan beri değişmeyen pozisyonu buydu. Ama politika böyle bir şey. "O" noktaya gelmek daima bir zaman ve tartışma meselesi. Gene de Kürtlerin bu açıklaması dikkate değer.
Hele Radikal'de Pınar Öğünç'ün gerçekleştirdiği "Kürtler Demokratik Özerklikle Ne İstiyor" başlıklı röportajları bu konularda zihin açan imkânlar sunuyordu. O iki günlük diziden çok berrak bir sonuç çıkıyor: evet, Kürtler ulus devlet düşüncesini veya niyetini bir tarafa bırakmıştır ama özerklik kazanmak, o özerklik içinde Türkiye'nin bütününü yönetmek istemektedir.
***

Bu "kesin" bilgiden sonra Kalkan'ın açıklamaları inandırıcı değil. Çünkü gerçekçi değil. Kalkan da çok iyi biliyor ki, taktik nedenlerle öne sürdüğü bu görüşlerin ötesinde Ak Parti bu oluşumu sürdürecek tek kuvvet, tek dayanaktır.
Bu birbirini izleyen taktik çıkışların ardında başka bir olgu var: Ağustosta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Kürtler kendi adaylarını çıkaracaklarını açıkladı. Bu hamle ile kazanacağına kesin gözüyle bakılan Ak Partili Cumhurbaşkanı adayını sıkıştırmak, onu ikinci turda kendileriyle pazarlığa sürüklemek hesabını yapıyor Kürtler. Buna bir de yeni partileşme girişimlerini eklerseniz resim tamamlanır.
Sonuç şu: Türkiye, şu malum "açılımla" birlikte Kürt sorununu aşıyor demek için vakit belki erken ama bu derecede ileriye de hiç gidilmemişti. Kuzey Irak gerçeğinin devreye girmesi, petrolün Türkiye'ye gelmeye başlaması, Kürt kesiminin orada yeni bir ekonomik ve siyasal konuma yerleşmesi Türkiye'deki ilişkileri boydan boya değiştirdi. Bugün işte şu kitap adlarına sıçramış olan "isyan" ilk defa demokratik ve siyasal bir "kapsam"a alınıyordu.
Cumhurbaşkanlığı seçimine giderken Kürt konusunu izliyoruz. Heyecanla!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA