YAŞ'ta, Jandarma Genel Komutanı Bekir Kalyoncu'nun emekliye ayrılmasıyla birlikte, önceden tasarlanan zincir kırıldı. Kalyoncu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na getirilseydi, Necdet Özel'den sonra, 2015- 2017'de Genelkurmay Başkanı olacaktı.
Kalyoncu'dan boşalan koltuğa, 1. Ordu Komutanı Org. Yalçın Ataman'ın gelebileceği söyleniyordu. Bununla beraber, 28 Şubat dosyasında isminin geçmesi bir engel teşkil ediyordu. Ataman, Jandarma Genel Komutanlığı yerine, Harp Akademileri Komutanlığı'na geldi. Burada dikkat çeken husus, Kalyoncu'nun ve Ataman'ın önlerinin kesilmesi. 2011 Şurasından sonra, Kalyoncu ve Ataman'ın isimleri Genelkurmay Başkanlığı için "en şanslı" adaylar olarak telâffuz ediliyordu.
Türkiye'de, komuta kademesindeki değişiklikler hâlâ çok önemli. Çünkü ülkemiz darbeler yüzünden ağır fatura ödedi; askerler de. Birçoğu belki haksız yere cezaevine düştü. Maalesef, hükümete karşı bir eyleme kalkışıldığında, emir-komuta zinciri içinde davranmak gibi bir zorunluluk mevcut. Sözgelimi Hilmi Özkök, meşruiyetçi bir komutandı. Ama altındaki komuta heyeti, yasadışı faaliyetlere girişti. O dönemde ne Hilmi Özkök'ün, ne de AK Parti iktidarının onlardan hesap sorma gücü vardı. Oysa, 2002-2003-2004 yıllarında önleri kesilip, sorumlular cezalandırılsaydı, bugünkü gibi büyük davalarla karşılaşmayabilirdik. Herkes sınırını bilir, ona göre hareket ederdi.
Not: Ergenekon Davası'nda çıkan kararları yarın yorumlayacağım.